23 Aralık 2008 Salı

AlKaraKartal, Alkaralar'ı Destekliyor

Alkaralar'dan yeni sitem ve Özür
Irkçılığı sadece ya insanları yakmak ya da Hitler olmakla sınırlayan Türkiye'deki yaygın görüşe katıl(a)madığımız,

Herhangi birisinin "sırf" etnik kökeninden dolayı kendini başkalarından üstün görmesine karşı sessiz kal(a)madığımız,

Futbolda ve hayatta uluslara ya da etnilere bağlı olmayı değil; vefa, fedakarlık, çalışkanlık, yaratıcılık gibi insani ve evrensel değerleri sahiplendiğimiz,

Bugüne kadar 85 yıldır süregelen Gençlerbirliklilik değerlerini her fırsatta dile getirdiğimiz ve sus(a)madığımız,

Ama en önemlisi de "hiç olmazsa bir kültür" dediğimiz Gençlerbirliğimizin başındaki bu kişiyi istifa ettirmeyi bırakın, ona bir özür bile diletmeyi başaramadığımız ve safça kulüp yönetimimiz ve Türkiye'deki futbol idaresinden bu konuda duyarlılık beklediğimiz

için başta tüm Gençlerbirliği camiasından sonra da rahatsız ettiğimiz herkesten özür dileriz!

Alkaralar 28.12.2008



Defalarca söyledik; başarıya, galibiyete tapan bir taraftar grubu değiliz diye… Ancak herkesin bildiği bazı hassas noktalarımız var: Futbolcumuz El-Saka hakkında ''Beni bir Arap'a tercih ettiler'' şeklinde ırkçı bir tavırla açıklama yapan Samet Aybaba’nın GENÇLERBİRLİĞİ camiasında yeri olmadığına inanıyoruz ve kulüp yönetiminin gereğini yapmasını talep ediyoruz…



tam bağımsız gençlerbirliği taraftar sitesi...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Beşiktaş'ım Şampiyon Olmasın!


Kamra - Her taraftar takımının şampiyon olmasını ister ama ne pahasına? Süleyman Seba’nın “Beşiktaşlılık Duruşu” ne pahasına olursa olsun dememekti. Federasyonda türlü dolaplar çevirerek, işi futbol çetelerine tahvil ederek, hakemler üzerine spekülasyonlar yaparak, teşvik primiyle, hatır matır şikesiyle, gündem olmak adına rakipleriyle ağız dalaşına girerek ona buna küfrederek şampiyon olmak Beşiktaş’a yakışmazdı. Beşiktaş’ın Seba dönemindeki şerefli ikincilikleri gerçekten şerefliydiler. Bugün o Beşiktaşlılık Duruşundan fersah fersah uzak takımımız. Kaldı ki ne şampiyonluk var ne de ikinciliklerimiz şerefli. Liderler, yönetimlerin tavırları, yaklaşımları, ahlakı toplumların ahlaki yapılarını da değiştiriyor zamanla. Türkiye’nin genel toplum ahlakını Özal öncesi ve sonrası diye düşünebiliyoruz örneğin. Zengin olmak pahasına rüşvetçiliğin, hırsızlığın, adam kayırmanın mübah olduğu bir dönemdi Özal dönemi. Toplum bu yöne evrildi, şimdi de durum bu. Bugün rüşvet alıp vermek ayıp değil akıllılık. Hırsızlık suç değil işini bilme. İşte Beşiktaş ve Beşiktaşlılık da böyle bir yozlaşma yolunda tam yol ilerliyor mevcut başkanı yönetiminde. Bu mevcut kişi ve kişiler zamanında Beşiktaş değerleri, Beşiktaşlılık yıpranıyor. Korkum odur ki bunlar gittikten sonra da böyle devam edecek.

Beşiktaş iyi bir takım mı? Hayır değil. Bu sezon oynadıkları tüm ciddi rakiplere: Sivas’a, Kayseri’ye, Galatasaray’a, Fener’e, Metalist’e, Ankaraspor’a yenilen bir takım. Defansı toparlansa gol atmakta zorlanan, gol yollarında etkili olsa defansı dağılan bir takım. Ancak herşeyden önce maçlarına hazırlanamayan bir takım. Dünkü Galatasaray maçında Uğur İnceman’ın penaltı yaptığı pozisyonda Tello ile İbrahim Toraman poaziyona bir iki metre uzakta muhabbet ediyorlardı (macazi anlamda değil gerçekten. Sanırım Lincoln’un ne kadar güzel çalım attığını konuşuyorlardı.). Biri kıçını kaldırıp Uğur’un kademesine girse belki o pozisyon penaltı olmayacaktı. Böyle bir lakayıtlık var takımda. Motive olamıyorlar, maça hazırlanamıyorlar. Bu çok aşikar. Ancak balık baştan kokar. Biliyorlar ki Delgado’nun atıldığı maçın skorunun penaltı golüyle belirlendiği bu maçtan sonra onların lakayıtlıkları değil hakem konuşulacak. Sevgili başkanları yenilginin faturasını onlara değil, hakemlere, federasyona, medyaya, en kötü ihtimalle hocaya çıkaracak. Bugüne kadar hep öyle olmuş, bundan sonra da öyle olacak. Mustafa Denizli gider başkası gelir diyorlar. Son 5 yılda öyle olmadı mı?

Şunu hiç unutmamak gerekiyor. Beşiktaş bir şirket, bir ürün değildir. Diğer tüm takımlar gibi bir dernektir ve taraftarlarının, üyelerinin kısacası camianındır. Kimse ne 50 milyon dolara ne de 500 milyon dolara bu takımı satın alamaz. Bu takımı canının istediği gibi yönetemez. Özellikle taraftarların bunu hiç unutmaması gerekiyor. Çünkü korkarım mevcut başkan ve yönetim bunu unutturmaya çalışıyor. Bu takımı istedikleri kadar istedikleri gibi yöneteceklerini, parasını, malını mülkünü har vurup harman savurabileceklerini düşünüyor. Yaptıkları onlarca kötü transferle kaybettikleri milyonlarca doların hesabını vermeyeceklerini düşünüyor. Medya’da ve tribünde maaşa bağladıkları adamlarla bu işi götüreceklerinden emin görünüyorlar. Hürriyet’te bir spor muhabirin Başkanın adamı olduğunu bilmeyen yok örneğin. Bu adam başkanında emir aldığında Çalımbay hakkında da, Tigana hakkında da, Sağlam hakkında da onlarca yalan haber yazdı. Son olarak Metalist maçından sonra “Ertuğrul Sağlam gitmek için 3 milyon dolar istiyor” diye manşet attı. Bunları bilmeyen yok. Ama bilmiyor gibi davranıyorlar. Parayı veren düdüğü çalıyor yani.

Beşiktaş bu değildi. Zamanında biz Fenerlilerle dalga geçerdik bu konularda. Sürekli hakem hatalarından dert yanan, ona buna çamur atan, bin parçaya bölünmüş tribünleri ve başkanlıklarının türlü rezaletleri karşısında ezilip büzülen taraftarlarla dalga geçerdik. O zaman da Beşiktaş Galatasaray’a yenilebiliyordu, şampiyon olamayabiliyordu, ligi dördüncü beşinci bitiriyordu. Biz sadece takımımızın oynadığı futboldan dert yanıyorduk. O günleri özlüyorum. Çünkü biliyorum ve görüyorum ki bugün ben Beşiktaşlıyım dediğimde karşımdakiler eskiden benim onlar hakkında düşündüğüm gibi düşünüyorlar. Bugün Beşiktaş denilince muhabbet başkanından açılıyor. Yaptıkları saçma sapan transferler, demeçlerindeki tutarsızlıklar, Beşiktaş’ın yatırımındaki yolsuzluklar, yalanlar dolanlar konuşuluyor. Canım sıkılıyor. O zamanda şöyle düşünüyorum. Beşiktaş’ım şampiyon olmasın. Çünkü olursa bu insanlar, bu zihniyet tamamen yerleşecek takıma. Şampiyonluk takımın, camianın değil, bu zihniyetin şampiyonluğu olacak ve bir daha gitmemek üzere yerleşecekler koltuklarına. Tek bir şampiyonluğa harcanmamalı Beşiktaş. Yoksa tek bir şampiyonluğa mı harcandı Beşiktaş? Yoksa 100. yıl gerçekten bir dönüm noktası mıydı?

Kanıma Dokunuyor Ulan!

Böyle kırmızı kart olur mu?



Chatlak - Hem Fener maçında, hem Galatasaray maçında haksız yere Cisse ve Delgado’nun atılması kanıma dokunuyor.

Uğur İnceman’ın göz göre göre penaltı yapması, Holosko’nun bu takımın defansı yokmuş defansın son çizgisinde adam kovalayıp gene penaltı yapması kanıma dokunuyor.

Hem Fener maçında, hem Galatasaray maçında kanımca iyi top oynamamıza, buz gibi, mis gibi goller atmamıza karşın yenilmemiz kanıma dokunuyor.

Yıldırım Demirören’in hala o koltukta oturuyor olması kanıma dokunuyor.

“Çarşı”nın her zaman değil, sadece yenilince “Demirören İstifa” demesi de kanıma dokunuyor.

Ertuğrul varken bi’ dünya laf sayıp bugün “Ertuğrul olsaydı böyle olmazdı” diyenler fena halde kanıma dokunuyor.

Delgado’nun haklı serzenişini anlamayan, Arda’nın oyun içinde rakibine hem sarı kart göstermek, hem de faul kazanmak için kendini “çakalca” yere atıp sonra “bişey yok hocam attım kendimi, aman sarı kart gösterme, bak fair playlik hareket yaptım” demesini de anlamayan hakemler de, yorumcular da kanıma dokunuyor. (Birazcık efendi olun)

İnönü’de edilen tek küfüre maç boyu küfür edilmiş gibi gösteren Maraton programı şekerlerinin, Fener – Beşiktaş maçında edilen küfürleri ve Galatasaray – Beşiktaş maçındaki küfürleri neden göstermediklerini düşündüğümde… Bir de babamın “telefonla bağlanamıyor muyuz şu programa” çıkışını duyduğumda… Kendimce düşündüğüm olan bitenler, dönen alavereler, dalavereler kanıma dokunuyor.

Maçlardan sonra “Milangaz – Dünya standarlarında gaz” reklamı da, bana hatırlattıkları da kanıma dokunuyor.

Dokunuyor da dokunuyor!

21 Aralık 2008 Pazar

"Az bile yaptılar" dedi...


Galatasaray 4- Beşiktaş 2

Serendipity - Basın mensuplarının, maçtan sonra Beşiktaş'lı yöneticilerin saha içine girerek hakeme tepki gösterdiklerini hatırlatması üzerine Başkan Demirören "Az bile yaptılar" dedi...

Acaba başkan, hakemin saha içinde yöneticiler tarafından evrile çevrile dövülmemiş olmasına mı hayıflanıyor. Bana soracak olursanız "az bile" yapanlar Galatasaray'lı futbolculardı bugün. 10 kişi kalınmasına rağmen Beşiktaş pozisyonlar buldu bulmasına ama rakip futbolcular biraz daha istekli olsaydı, bu maç bizim açımızdan gerçek bir facia olabilirdi. Tüm bunları Delgado'nun oyundan haksız, tatsız, iletişimsiz atılmasını bir yana bırakarak söylüyorum; ama bir derbiyi 11-11 bitiremeyişimizin de hesabını birileri versin istiyorum. Hayır, MHK'nin değil; Beşiktaş teknik heyetinin bu hesabı vermesini istiyorum. Futbolcular bu maçlara nasıl hazırlanıyor? Saldım çayıra mevlam kayıra tekniğiyle mi?

Perşembe günü Demirören'in bir basın toplantısı düzenleyeceğini duyup da "eyvah!" demeyen bir Beşiktaş'lı var mı bilmiyorum. Şu basın toplantılarını bir gözden geçirelim mi?
i) 2004'de kaçan şampiyonluğu araştıracak bir komisyon kuracağız (Kuruldu mu?).
ii) Hocamızın arkasındayız (Hepsi gitti: Del Bosque, Rıza, Tigana, Ertuğrul).
iii) Paf takımla çıkacağız (Çıkmadık).
iv) Denizli bu klüpten içeri giremez (Girdi).

Uzatmaya gerek yok değil mi? Hepsi birbirinden utandırıcı demeçler. Kendi adıma ben utanıyorum bu basın toplantılarından. Perşembe'den korkuyorum.

7 Aralık 2008 Pazar

Şuur Tutulmasının Baş Başkanı


Beşiktaş 1 - Ankara Spor 3

Serendipity - Bir ara zaman ayırıp 2004-2008 arası klube gelen giden topçu envanterini çıkarmak gerek. Bir tahminle 50'ye yakın futbolcunun gelip gittiğini sanıyorum. 6 hoca değiştirdiğimiz malum. Menajer desen o da 6-7 oldu sanırım. Ama yönetim kurulunda pek büyük oynamalar olmadı. Oldu mu yoksa, bilen birileri beni aydınlatırsa sevinirim.

Ankara maçının sonuna doğru küskün aşık misali şu beste söyleniyordu tribünlerde: "ne zaman şampiyonluk desek, hep kursağımızda kalıyor; söylesene bize hoca, takım neden oynamıyor?"

Oysa tribünle bundan 15 dakika kadar önce takımın oynamasını engelleyen, şampiyonluk hayalini karartmaya çalışan haini bulmuş ve deşifre etmişti. Önce "Delgado dışarı" diye bağıran on binlerce Beşiktaşlı, top Delgado'nun ayağına geldiğinde öyle bir yuhaladılar ki, hayatımda ilk kez bir topçunun topa giderken ayağının sürçtüğünü gördüm. Delgado çıkınca işler düzelecek miydi, hayır. Delgado bu sezon sonu takımdan ayrılsa (-ki büyük ihtimal) işler düzelecek mi? Yine hayır. Denizli gitse (-ki gelmesi beni pek heyecanlandırmamıştı) işler düzelecek mi?

Tanıdığım pek çok Beşiktaşlı'da bir fobi var. "Takım kazanıyor, seviniyoruz ama başarı bu yönetimin hanesine yazılacak ya o çok koyuyor işte." fobisi.

Bence bu fobi gelip giden 6 hocada da 70'e yakın topçuda da Sinan Engin hariç diğer menajerlerde de vardı. Yoksa mevcut durumun bir açıklamasını yapamıyorum. Yapamayacağım.
Bazı gerçekler vardır herkes bilir, görür; ama kimse biliyorum, gördüm demez. O konuda konuşmak istenmez, konuşmak zorunda kalıdnığında orta sahada top dolaştırılır, kısa tarafından taca yollanır. Son 4 yıldır Futbol yorumcularının alayı bunu yapıyor. İşin kötüsü Çarşı da bunu yapıyor. Kimsenin açık seçik beyan edemediği gerçek sadece mevcut Beşiktaş yönetiminin başarısızlığı değil aynı zamanda iticiliği ve sevimsizliğidir.

Çocukluğumuzda, ilk gençliğimizde bu takımın düşmanı yoktu. Herkesin ikinci takımıydı Beşiktaş. Sempatik, hakkaniyetli, futboluyla gündeme gelen saygı duyulan bir takımdı. Bugünse tek ortak noktaları Beşiktaş düşmanlığı olan kent takımları var (bkz. 061626.com). Del Bosque ve Tigana serüvenleri nedeniyle Kapıkule'nin dışında nasıl tanındığımızı (tanınıyorsak) hesaba katmıyorum bile.

Yanlış transfer yaparsın, arkasındayız dediğin hocayı ertesi gün kovarsın... bunlara alışkınız. Sadece Beşiktaş yönetimi değil her klüp yapıyor bunu. Ama kardeşim, 4 yıl içinde bu kadar düşman kazanamazsın, bu kadar antipatik bir klüp yaratamazsın. İddia ediyorum, yemesen içmesen, yirmidört saatini bu işe versen yine de bunu başarmak mümkün değil. Ama siz başardınız sayın Demirören. Vallahi bravo. Tarih sizi böyle anacak; Beşiktaş'ın şuur tutulmasına uğradığı yılların baş başkanı...

Anladık ki, klübü soktuğunuz borç batağından çıkarmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Kimse cesaret edip karşınıza çıkamayacak kongrede. Artık sizden kurtulmak için bu sevimsizleştirdiğiniz oyuncağınızdan sıkılmanızı bekleyeceğiz.