31 Mayıs 2009 Pazar

İşte Taraftar İşte Şampiyon

Güneşli Günler Göreceğiz
Serendipity - 21 Ocak'ta Sudabalık'la birlikte yeni bir ev arkadaşı edindik. Aslında, plan dahilinde tam 9 ay bekledik bu arkadaşı. Geldiği gün, önceden kararlaştırdığımız gibi güneş dedik ona, tam adıyla Güneş Belgüzar Orhan. Evimize ilk adımını yavru kartal formasıyla attı. Sonra her hafta sonu giydi o formayı. Ankara Spor maçından önce eski formasına sığamaz oldu, yenisini aldık. Güneş geldikten sonra Beşiktaş'ın performansı gittikçe arttı. Saçımızı başımızı yolduğumuz günler olduysa da en azından Fener maçına kadar hiç mağlubiyet görmedik. Bu performansı Ernesto, Yusuf, Denizli babında ele alanlara bir itirazımız var: Hanemize Güneş doğdu, camia aydınlandı.

Dereyi Geçerken
Ligin 6. haftasının sonuna geldiğimizde Beşiktaş yönetimi hoca değişikliğine gitti. Buna az sonra değineceğim. Bir de ara transferde Tuna'yı, Tandoğan'ı ve Seriç'i gönderip, Ernesto, Yusuf ve Erkan'ı aldık. Erkan'ı bu kadar az izleyeceksek niye aldık bilmiyorum; ama Ernesto bu takıma bir woodo dokunuşuyla bambaşka bir çehre kazandırdı. Sadece kendi oyunuyla değil; Cisse'yi yeniden görünür kılmasıyla da, direncin azaldığı dakikalarda geride basıp top kazanıp rakip kaleye kurduğu link hatlarıyla muhteşem bir katkı sağladı. Toroman, Toroman oldu. Cisse, Cisse.
Bir Ankara yolculuğu öncesi gece haberlerde Yusuf'un Trabzon'la anlaştığını okumuştum. Ertesi sabah Esenboğa'da gördüğüm gazete haberi Yusuf Şimşek Son Kartal, yazıyordu. İnsanın aklına geliyor elbette, son haftaya kadar şampiyonluk çekişmesinin içinde olan Trabzon ikinci yarıya Yusuf'la başlasaydı, 34. hafta sonunda durum ne olurdu? Futbol, küllerinden doğan kahraman futbolcular atlasıdır biraz da. Yusuf için küllerinden doğdu diyemeyeceğim, hiç küllenmemiş bir kordu o. Hala da öyle.
İlk yarının sonunda giden oyunculara bakın (Tuna, Tandoğan, Seriç), bir de gelenlere (Ernesto, Yusuf). Gelen futbolcuların şampiyonluktaki katkısına bakınca bu transferlere karar veren Beşiktaşlı yöneticiler 5 yıldır nerelerdeydi, diye sormaktan alamıyor insan kendisini...

Kurbağaları Öpmek
"Kurbağaları öpmekten geliyorum, dedi başkan,
bunu kendisine 5 kere söyledi."
Futbol şansa bırakılmayacak kadar gerçek bir iştir. Öptüğünüz kurbağanın sizi şampiyon yapacak bir teknik direktöre dönüşmesini bekleyemezsiniz. Ama bizde böyle oldu. Başkan öptüğü beşinci kurbağada o teknik adamı buldu. Yani bu yıl için Denizli'nin şansından değil; Demirören'in şansından kesinlikle söz edebiliriz.

Vefa
Şampiyonluk açıklamalarında Rüştü dışında hiç kimse, bu şampiyonluğu getiren 71 puanın 14'ünü kazandıran Ertuğrul Hoca'dan söz etmedi.
Hiçbir yönetici şampiyonluğu yaşayan efsane Seba'ya da armağan ediyoruz deme nezaketini göstermedi.
Malzemecisinden topçusuna, masöründen başkanına herkes şampiyonluk platformuna çıkarken bir tane bile taraftar oraya davet edilmedi.


Şampiyonuz
Yıllardır görmediğimiz bir şampiyonluk mücadelesi yaşadık. Kalitesi olmasa da mücadele değeri yüksek bu ligi zirvede tamamlamak, hele ki çifte kupayla tamamlamak herkese nasip olmazdı. Olmadı da o ayrıcalık yine bizde kaldı.


10 Mayıs 2009 Pazar

Bizim hiç kupamız olmadı

Serendipity- Geçtiğimiz hafta sonu Holosko baba oldu. Bu ülkede milyonlarca olduğu iddia edilen Fenerbahçe taraftarlarından çok daha şanslı doğdu, Holosko'nun kızı. Daha üç günlükken bir kupa mutluluğu yaşadı :)

İlginçtir, maçın hemen ardından sadece Fenerbahçe konuşulur oldu. Önce biraz bozulmuştum ama sonradan fark ettim ki, Fener hakkında bu sezonluk son sözler bunlar. Ne de olsa sezonu kapattılar.


Dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor...

Biz lige dönelim. Son üç haftaya giriyoruz. Kaçanlarla kovalayanların, hem kaçan hem kovalayanların, kovalamaya müebbetlerin yeniden düzenlendiği bir hafta yaşadık. Beşiktaş şampiyonluğa doğru iki adım atarken, Trabzon da buçuk adımla hem moralini hem de umudunu yeniden yeşertti. Bu sürecin tek kaybedeni Sivas oldu. Sadece iki puan geriye düştükleri için değil, hırçınlıklarından bir türlü vaz geçemedikleri için. Anadolu takımlarında oluşan Sivas sempatisini önce Bülent uygunsuz açıklamalar ve tekmelerle ardından da M. Yıldız, çemkirmeleriyle hızla tüketti. Açıkçası bu beni iki nedenle rahatlattı, birincisi olası bir gönül şikesi durumunun önünde bir set oluşması ihtimali belirdi; ikincisi de paramiliter bir zihniyetin gönüllerde "şampiyon" ilan edilmesine karşı gönüllerimizi koruma kollama gerekliliğini bir kez daha hatırlatmış oldu.

Futbol sevdamızın biricik nesnesi Beşiktaşımız birinci kupayı müzesinin envanterine kaydettirmek için Ankara dönüşünü bekleyecek. İkinci kupa ise Denizli dönüşüne inşallah.