Serendipity-
Fikret Orman
göreve geldiğinde 8 yıllık bir kâbustan uyanmışçasına her şeyin çok iyi
olacağına ilişkin çocuksu bir mutluluğa kapılmıştık. Sanırım, Orman başta olmak
üzere yeni yönetimin tüm elemanları da aynı şeyi hissediyorlardı. Ancak günler
ilerledikçe durumun tahmin edilenden de vahim olduğu ve öyle bir iki sezonda
düzeltilemeyeceği anlaşıldı. Ne de olsa kozmik odaya girilmişti ve tüm kirli
çamaşırlar oradaydı.
Kulüp
aleyhine açılan davalar, bir türlü denkleştirilemeyen bir bütçe, vergi
kaçakçılığı suçlamasının üzerine bir de Avrupa’dan men gelince yönetim de biz
de çocuksu düşten uyanmış olduk. Futbolculardan talep edilen indirim sonucunda
kimlerin kalacağı bile belli değil henüz. Yönetimde birer Truva atı gibi duran bazı
yöneticilerin her adımı sabote etmeye çalıştığını da düşünürsek, Fikret
Orman’ın kendisini nasıl bir kuyunun içinde bulduğunu tahmin etmek zor
olmayacak. Ha bir de şike sürecinin UEFA’dan nasıl döneceği konusu var elbette.
1 Mayıs’ta
UEFA’dan çıkan “geçici” af, Orman yönetiminin özgüvenini şişirmiş ve bir iki
gün önce gönüllü personel olarak aldıkları İbrahim Altınsay ile –bence- samimi
bir biçimde projeler üretmek için düğmeye basmışlardı. Gel gör ki, işler öyle
yürümedi. Cem Bilge ve Altınsay’ın istifaları başkanın zaten değişmekte olan stratejisini
uygulamaya koyması için bir fırsat yaratmış oldu.
Önümüzdeki
birkaç yıl boyunca hem kulübü düzlüğe çıkarmak hem yeni stat yapmak hem de
sportif başarı kazanmak hiç mümkün görünmüyor. Ama biliyoruz ki, sportif başarı
yoksa kelle avına çıkmış yönetici, gazeteci, digitürkçü kim varsa bir anda tepenize
çöreklenir ve hiçbir projenizi hayata geçiremezsiniz.
İşte böyle
bir durumda Mustafa Denizli’nin akla gelen ilk isim olması çok normal. 2009’un
çift kupalı hocasının asıl başarısı o kupalardan çok yönetimle kamuoyu arasında
bir tampon bölge oluşturmasıydı. Oynattığı futbol eleştirilse bile hiç kimsenin
itiraz edemeyeceği bir yönetici olarak Denizli ismi, eğer anlaşma sağlanırsa, başkana
ve yönetime geniş alanlar bırakacak gibi görünüyor. Bu geniş alanların
değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini göreceğiz. Ama kesin olan şey şu ki, o
çocuksu mutluluğun vaat ettiği “yeniden yapılanma” Mustafa Hoca’yla birlikte başka
bir bahara bırakılmış olacak. Hoca eldeki malzemeyle takımı kurar, çıkar
oynatır. Başarı gelirse ne ala; ama gelmezse de bir paratoner olarak Denizli,
yönetime üç maymunları oynama şansı verir. Eğer bu birliktelik beklenmedik bir anda
sekteye uğramazsa ve bu zaman zarfında kulübü hukuksal ve ekonomik olarak düze
çıkarmaya çalışacak olan yönetim bu çabasında ilerleme kaydederse ancak o zaman
“yeniden yapılanma” gündeme gelebilecek.
Yani cenazeye
gitmek için çocukları komşuya bırakır gibi, zor günlerde futbol şubesi
güvenilir bir emanetçiye teslim edilecek.
Yeniden yapılanma,
altyapıyı belli bir felsefeyle oluşturma ve genç takımlarla A takım arasındaki
sağlıklı köprüyü kurma işi, pek çoğumuzun düşündüğünün aksine büyük bir yatırım
gerektiriyor aslında. Hem maddi hem de entelektüel bir yatırım. Böyle düşünüldüğünde
Altınsay’ın göreve erken gelmiş ve yine çok erken gitmiş olduğunu söylemek
mümkün. Yazık oldu.