Beşiktaş 3 - 0 Elazığspor
19 Eylül 2012 Çarşamba
Sevemez Kimse Seni...
Etiketler:
2012-2013 Spor Toto Süper Lig,
Elazığspor,
Serendipity,
sevemez kimse seni
12 Eylül 2012 Çarşamba
Çünkü askerler böyle istedi
12 Eylül'ün futbolcu mağduru
1981'deki kupa finalini Ankaragücü ve Boluspor oynadı. Evren
statüyü değiştirmişti; kupayı alan 1. Lig'e çıkacaktı. Rövanşta Boluspor'a
kupayı getirecek golü Minas 35 metreden attı ancak hakem iptal etti. Minas,
"Çünkü askerler böyle istedi" diyor.
12 Eylül 1980 darbesi nedeniyle yargılanan Kenan Evren'den,
"Kunta Kinte" lakaplı eski futbolcu Minas Asa da şikayetçi. Asa, "1981'de
takımım Boluspor, Ankaragücü ile Türkiye Kupası finali oynadı. K upayı alan
birinci lige çıkacaktı. Tribündeki üst rütbeli askerlerin baskısıyla attığım
nizami golü iptal ettiler. Ankaragücü'nün kupayı almasını sağladılar. O gol
verilseydi heykelim dikilecekti. Bolu'da efsane olacaktım. Evren'i Allah'a
havale ediyorum" diyor. 1980-81 sezonuydu. Kunta Kinte lakaplı Minas Asa;
Rıdvan, Sercan ve Halil İbrahim gibi efsane isimlerle birlikte 1. Lig takımı
Boluspor'da oynuyordu. Boluspor tarihinde ilk kez Türkiye Kupası finaline
yükselmişti. Rakibi ise, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşlarından
'torpilli' olduğu iddia edilen Ankaragücü'ydü. Bu iddianın arka planında
Evren'in talimatıyla yapılan yeni bir düzenleme yatıyordu. Türkiye Kupası'nı
alan takım otomatik olarak Birinci Lig'e çıkacaktı. Ankaragücü ise bir süredir
2. Lig'de mücadele ediyordu. O dönemin tek söz sahibi askerler ise bu duruma
müdahale ederek statüyü değiştirmişti. Kupa finalinin ilk maçı 6 Mayıs 1981'de
Ankara'da oynanmıştı. Maçı Boluspor 2-1 kaybetmişti.
GOLÜ VERDİ AMA...
O maçta Boluspor adına atılan tek golü Ermeni futbolcu Minas kaydetmişti. İkinci maç ise 13 Mayıs'ta, Bolu'da oynandı. Bolu'ya tek gol yetiyordu. 17 bin kişilik stadyum hıncahınç dolmuştu. Maçın 84'üncü dakikasında 35 metreden attığı şutla takımını öne geçirdi Minas Asa. Hakem Sadık Deda önce golü verdi, ardından yan hakemin ısrarla yanına çağırmasıyla iptal etti. Herkes şoktaydı. İddiaya göre, tribünde oturan üst rütbeli askerler, yan hakeme "İptal ettir golü" diye baskı yapmıştı. Böylece Kenan Evren, Türkiye Kupası'nı Ankaragücü'ne verdi. 3 Haziran'da Devlet Başkanlığı Kupası'nı da alan takım Birinci Lig'e yükseldi.
ONU ALLAH'A HAVALE EDİYORUM
Minas Asa, aradan yıllar geçip de 12 Eylül darbecilerine dava açılınca, ilk kez konuştu. Asa, o gün yaşananları şöyle anlattı: "Bolu'da oynanan maçın ilk yarısı 0-0 bitti. İkinci yarıda iki takım da gol için bastırıyordu. Nihayet aradığımız golü benim ayağımdan bulduk. Dakikalar 84'ü gösteriyordu. Bizim kaleci uzun bir degaj yaptı. Top havadan gelirken, yere düşmesini beklemeden, kafamla Halil İbrahim'e pas verdim. O da hiç beklemeden topu önüme düşürdü. Önümdeki defans oyuncusunun dengesi bozuldu. Yaklaşık 35 metreden, çok sert vurdum. Kaleci Adil topu ancak ağlarda görmüştü. Hakem Sadık Deda orta sahaya koştu. Bizde bir sevniç ki sorma, taraftarlar çığlık çığlığa. Ne olduysa golden sonra oldu. Tribünlerdeki komutanlarla konuşan yan hakem, Sadık Deda'yı yanına çağırdı. Golün üzerinden 3-4 dakika geçmişti. Deda düdük çaldı ve pozisyonun ofsayt olduğuna karar verdi. Gol iptal oldu. Maç berabere bitti ve Anakaragücü, kupayı Kenan Evren'in elinden aldı. Attığım nizami gol geçerli sayılsaydı Bolu'da efsane olarak anılacaktım. Kenan Evren heykelimin dikilmesine engel oldu. Evren'i Allah'a havale ediyorum..."
GOLÜ VERDİ AMA...
O maçta Boluspor adına atılan tek golü Ermeni futbolcu Minas kaydetmişti. İkinci maç ise 13 Mayıs'ta, Bolu'da oynandı. Bolu'ya tek gol yetiyordu. 17 bin kişilik stadyum hıncahınç dolmuştu. Maçın 84'üncü dakikasında 35 metreden attığı şutla takımını öne geçirdi Minas Asa. Hakem Sadık Deda önce golü verdi, ardından yan hakemin ısrarla yanına çağırmasıyla iptal etti. Herkes şoktaydı. İddiaya göre, tribünde oturan üst rütbeli askerler, yan hakeme "İptal ettir golü" diye baskı yapmıştı. Böylece Kenan Evren, Türkiye Kupası'nı Ankaragücü'ne verdi. 3 Haziran'da Devlet Başkanlığı Kupası'nı da alan takım Birinci Lig'e yükseldi.
ONU ALLAH'A HAVALE EDİYORUM
Minas Asa, aradan yıllar geçip de 12 Eylül darbecilerine dava açılınca, ilk kez konuştu. Asa, o gün yaşananları şöyle anlattı: "Bolu'da oynanan maçın ilk yarısı 0-0 bitti. İkinci yarıda iki takım da gol için bastırıyordu. Nihayet aradığımız golü benim ayağımdan bulduk. Dakikalar 84'ü gösteriyordu. Bizim kaleci uzun bir degaj yaptı. Top havadan gelirken, yere düşmesini beklemeden, kafamla Halil İbrahim'e pas verdim. O da hiç beklemeden topu önüme düşürdü. Önümdeki defans oyuncusunun dengesi bozuldu. Yaklaşık 35 metreden, çok sert vurdum. Kaleci Adil topu ancak ağlarda görmüştü. Hakem Sadık Deda orta sahaya koştu. Bizde bir sevniç ki sorma, taraftarlar çığlık çığlığa. Ne olduysa golden sonra oldu. Tribünlerdeki komutanlarla konuşan yan hakem, Sadık Deda'yı yanına çağırdı. Golün üzerinden 3-4 dakika geçmişti. Deda düdük çaldı ve pozisyonun ofsayt olduğuna karar verdi. Gol iptal oldu. Maç berabere bitti ve Anakaragücü, kupayı Kenan Evren'in elinden aldı. Attığım nizami gol geçerli sayılsaydı Bolu'da efsane olarak anılacaktım. Kenan Evren heykelimin dikilmesine engel oldu. Evren'i Allah'a havale ediyorum..."
"MAÇ BİZİM" "Kunta Kinte" Minas sözlerini şöyle sürdürdü:
"Maçtan bir gün önce Boluspor'un kamp yaptığı tesisin önünde olağanüstü bir
hareketlilik vardı. Resmi plakalı araçlardan üniformalı askerler iniyordu.
Genelkurmay'dan üst rütbeli subaylar, valiyle birlikte bizi ziyarete geldi. Hiç
unutmam, Tatar Selahattin, ben, yardımcı antrenör 'Japon Rıdvan' dışarı çıktık.
Askerlerden biri 'Yarınki maç için hiç umutlanmayın, maçı kazanamazsınız' dedi.
Şaka sandık önce ama asker ciddiyetini bozmuyordu, hiç şaka yapar gibi bir hali
yoktu. Maçta yaşananlar kampta rütbeli askerlerin söylediklerini doğrulamıştı."
Karabük, Bursa, Bolu, Adana Demirspor ve Eyüp'te futbol oynadığını belirten Asa,
"Her iki ayağımı da kullanıyordum. 11 yıl profesyonel futbol oynadım. Sezon
başına ortalama 15 golüm vardı. O maçta maddi manevi büyük kaybım oldu. Bana,
'Efsane Minas' diyorlar. Bolu'ya her gittiğimde omuzlara alıyorlar. Deda o golü
verseydi tarihe geçecektim" diye konuştu.
KUNTA KİNTE LAKABININ
HİKÂYESİ1980'li yıllarda, kölelik konusunu işleyen 'Kökler'
herkesin takip ettiği bir diziydi. Minas 'Kunta Kinte' lakabı için, "Kısa
saçlıydım. Takımda sağ bek oynayan İbrahim bana, 'Sen Kunta Kinte'ye çok
benziyorsun' dedi. Öyle kaldı adım. Maçta uzun top atarken bana 'Kunta' diye
bağırırdı arkadaşlarım" diyor.
'MÜDAHALE YOK O GOL
OFSAYTTI'
Kupa finalini yöneten hakem Sadık Deda, "Golü, ofsayt olduğu
için iptal ettim" diyerek iddialara yanıt verdi. Yaşananları 31 yıl sonra net
hatırlamasının mümkün olmadığına dikkat çeken Deda sözlerini şöyle sürdürdü:
"Golü yardımcı hakemimin bayrağıyla iptal ettim. Stadyumda her iki takımın
taraftarları da vardı. Askerle konuşup golü iptal ettiğim iddiası doğru değil.
Çok güzel bir maç yönettim. Yardımcı hakemlerim kimdi hatırlamıyorum. Ben golü
iptal ettiğimde top kaleye gitmemişti bile. Aktif alanda bulunan bir Bolu
oyuncusundan dolayı iptal kararımı vermiştim. Müsabakanın bitiminde bir
gerginlik olmadı. Askerle falan konuşmadım. Böyle birşey olmaz, olamaz."
Etiketler:
12 Eylül,
AnkaraGücü,
Cunta,
Faşizm,
Görmek istemediklerimiz,
Kenan Evren,
şike
11 Eylül 2012 Salı
Niçin Statlara Gitmiyoruz?
Ahmet Orhan - Bir ülkenin futbol ülkesi olup
olmadığını anlamak için futbolun oynandığı yerde izlenme oranına bakmak
yeterli. Türkiye sohbet ortamlarının ilk iki maddesinin siyaset ve futbol
olmasına rağmen, yayıncı kuruluş tarafından bu alana akıl almaz bir kaynak aktarılmasına
rağmen ve hatta derbi günleri ülkede hayatın durma noktasına gelmesine rağmen
ülkedeki statların doluluk oranı şaşırtıcı bir biçimde düşük.
Zaman zaman futbol yorum
programlarında da bir eleştiri olarak gündeme gelir bu konu. Karşılaştırmalı
olarak bakıldığında Premiere League’in stat doluluk oranı %92,2. En dolu
tribünlere oynayan ikinci lig olan Bundesliga’da ise oran %89,6. Türkiye’de ise sadece 4 büyüklerin
statlarının doluluk oranı %60’lar civarında. Bu ortalamaya Süper Lig’de top
koşturan diğer 13 takımın statlarını da dâhil edince sonuç çok daha vahim
oluyor.
Maça mı 1 Mayıs’a mı?
Türkiye’de oranların düşük
olmasındaki önemli faktörleri düşünecek olursak ekonomik koşulların belirleyici
olduğunu göz ardı edemeyiz. İkinci bir faktör de statların fiziki koşulları,
trafik sıkışıklığı, otopark sorunu, giriş çıkışlardaki yığılma vb. Statların
asayişi algısı da insanları uzak tutan faktörlerin başında geliyor. Güvenliğin
polisle sağlanmaya çalışıldığı statlarda ya göz yumma nedeniyle ya da aşırı önlemlerden
kaynaklanan sorunlar yüzünden Türkiye’de “maça gitmek”le Taksim’de 1 Mayıs
gösterilerine katılmak arasında pek bir fark kalmıyor. Bu sezonun ilk derbisi
olan Beşiktaş – Galatasaray maçında aşırı önlemlerin kendisi maç girişinde pek
çok tatsız olayların yaşanmasına neden oldu. Kapı önlerine çekilen polis
otobüsleri nedeniyle labirentlerden tek sıra halinde ilerlemeye çalışan
taraftarların tansiyonu durduk yere yükseltilmiş ve sonucunda gözaltılar
yaşanmış oldu.
1989’da Hillsborough’da FA Cup
yarı finalinde karşı karşıya gelen Liverpool ile Nothingam Forest, futbol
tarihinin en acı olaylarından birisine şahit oldu. Aşırı izdiham ve yanlış
güvenlik önlemleri nedeniyle 94’ü statta ikisi sonradan olmak üzere tam 96
Liverpool taraftarı hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Meşhur Taylor
Raporu, olayın nedenlerini şöyle özetliyordu: “… OIay günü sorumlu otoriteler gevşek ve kayıtsız davranmışlar,
gerekli güvenlik önlemleri alınmamış ve polis taraftarlara kötü davranmış idi.
Rapor aynı zamanda futbol kulüplerinin geleneksel yapısının bu tür olayları
önlemedeki zaaflarını da ortaya koyuyordu. Kulüpler genellikle profesyonel
beceri düzeyi düşük amatör kadrolar tarafından yönetilmekte idi ve bunlar
kapasitelerinin üzerindeki sorumluluk alanlarına sahip çıkmakta güçlük
çekiyorlardı. Kulüplerin şirketleşmiş olması ve patronluk sistemi ile
yönetilmeleri onları daha etkin ve verimli bir düzeye getirmemişti” (Kutlu
Merih, http://www.futbolekonomi.com/).
Bununla birlikte, AB yasaları
gereği birden fazla yayıncı kuruluşun yayınladığı maç programında da
düzenlemeler yapıldı. Yayıncı kuruluşlar bir takımın maçlarının 26’sında
fazlasını 10’undan da azını yayınlayamayacaklardı. (Kaynak: İsmail Şayan,
Hayatım Futbol Sayı 44, www.hayatimfutbol.com)
Böylece Taylor raporundan sonra
oturulur hale gelen statlar her sezon sonunda yenilenerek seyirci için daha
konforlu ve güvenli hale getirilmeye başlandı. Bu sürecin endüstriyel futbol ve
seyirci/taraftar geriliminde tartışılması pek çok mecrada hala sıcak bir gündem
olma özelliğini koruyor. Ancak statlarda daha konforlu ve daha güvenli maç
seyrediyor olmak için taraftarlığı seyirciliğe kurban ediyor olmamız
gerekmiyor. Taraftarlar da müşteri olmak zorunda kalmadan en iyisini hak
ederler elbette.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)