12 Eylül 2012 Çarşamba

Çünkü askerler böyle istedi

 
12 Eylül'ün futbolcu mağduru
 
1981'deki kupa finalini Ankaragücü ve Boluspor oynadı. Evren statüyü değiştirmişti; kupayı alan 1. Lig'e çıkacaktı. Rövanşta Boluspor'a kupayı getirecek golü Minas 35 metreden attı ancak hakem iptal etti. Minas, "Çünkü askerler böyle istedi" diyor.
 
 
 
12 Eylül 1980 darbesi nedeniyle yargılanan Kenan Evren'den, "Kunta Kinte" lakaplı eski futbolcu Minas Asa da şikayetçi. Asa, "1981'de takımım Boluspor, Ankaragücü ile Türkiye Kupası finali oynadı. K upayı alan birinci lige çıkacaktı. Tribündeki üst rütbeli askerlerin baskısıyla attığım nizami golü iptal ettiler. Ankaragücü'nün kupayı almasını sağladılar. O gol verilseydi heykelim dikilecekti. Bolu'da efsane olacaktım. Evren'i Allah'a havale ediyorum" diyor. 1980-81 sezonuydu. Kunta Kinte lakaplı Minas Asa; Rıdvan, Sercan ve Halil İbrahim gibi efsane isimlerle birlikte 1. Lig takımı Boluspor'da oynuyordu. Boluspor tarihinde ilk kez Türkiye Kupası finaline yükselmişti. Rakibi ise, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşlarından 'torpilli' olduğu iddia edilen Ankaragücü'ydü. Bu iddianın arka planında Evren'in talimatıyla yapılan yeni bir düzenleme yatıyordu. Türkiye Kupası'nı alan takım otomatik olarak Birinci Lig'e çıkacaktı. Ankaragücü ise bir süredir 2. Lig'de mücadele ediyordu. O dönemin tek söz sahibi askerler ise bu duruma müdahale ederek statüyü değiştirmişti. Kupa finalinin ilk maçı 6 Mayıs 1981'de Ankara'da oynanmıştı. Maçı Boluspor 2-1 kaybetmişti.

GOLÜ VERDİ AMA...

O maçta Boluspor adına atılan tek golü Ermeni futbolcu Minas kaydetmişti. İkinci maç ise 13 Mayıs'ta, Bolu'da oynandı. Bolu'ya tek gol yetiyordu. 17 bin kişilik stadyum hıncahınç dolmuştu. Maçın 84'üncü dakikasında 35 metreden attığı şutla takımını öne geçirdi Minas Asa. Hakem Sadık Deda önce golü verdi, ardından yan hakemin ısrarla yanına çağırmasıyla iptal etti. Herkes şoktaydı. İddiaya göre, tribünde oturan üst rütbeli askerler, yan hakeme "İptal ettir golü" diye baskı yapmıştı. Böylece Kenan Evren, Türkiye Kupası'nı Ankaragücü'ne verdi. 3 Haziran'da Devlet Başkanlığı Kupası'nı da alan takım Birinci Lig'e yükseldi.

ONU ALLAH'A HAVALE EDİYORUM

Minas Asa, aradan yıllar geçip de 12 Eylül darbecilerine dava açılınca, ilk kez konuştu. Asa, o gün yaşananları şöyle anlattı: "Bolu'da oynanan maçın ilk yarısı 0-0 bitti. İkinci yarıda iki takım da gol için bastırıyordu. Nihayet aradığımız golü benim ayağımdan bulduk. Dakikalar 84'ü gösteriyordu. Bizim kaleci uzun bir degaj yaptı. Top havadan gelirken, yere düşmesini beklemeden, kafamla Halil İbrahim'e pas verdim. O da hiç beklemeden topu önüme düşürdü. Önümdeki defans oyuncusunun dengesi bozuldu. Yaklaşık 35 metreden, çok sert vurdum. Kaleci Adil topu ancak ağlarda görmüştü. Hakem Sadık Deda orta sahaya koştu. Bizde bir sevniç ki sorma, taraftarlar çığlık çığlığa. Ne olduysa golden sonra oldu. Tribünlerdeki komutanlarla konuşan yan hakem, Sadık Deda'yı yanına çağırdı. Golün üzerinden 3-4 dakika geçmişti. Deda düdük çaldı ve pozisyonun ofsayt olduğuna karar verdi. Gol iptal oldu. Maç berabere bitti ve Anakaragücü, kupayı Kenan Evren'in elinden aldı. Attığım nizami gol geçerli sayılsaydı Bolu'da efsane olarak anılacaktım. Kenan Evren heykelimin dikilmesine engel oldu. Evren'i Allah'a havale ediyorum..."
"MAÇ BİZİM" "Kunta Kinte" Minas sözlerini şöyle sürdürdü: "Maçtan bir gün önce Boluspor'un kamp yaptığı tesisin önünde olağanüstü bir hareketlilik vardı. Resmi plakalı araçlardan üniformalı askerler iniyordu. Genelkurmay'dan üst rütbeli subaylar, valiyle birlikte bizi ziyarete geldi. Hiç unutmam, Tatar Selahattin, ben, yardımcı antrenör 'Japon Rıdvan' dışarı çıktık. Askerlerden biri 'Yarınki maç için hiç umutlanmayın, maçı kazanamazsınız' dedi. Şaka sandık önce ama asker ciddiyetini bozmuyordu, hiç şaka yapar gibi bir hali yoktu. Maçta yaşananlar kampta rütbeli askerlerin söylediklerini doğrulamıştı." Karabük, Bursa, Bolu, Adana Demirspor ve Eyüp'te futbol oynadığını belirten Asa, "Her iki ayağımı da kullanıyordum. 11 yıl profesyonel futbol oynadım. Sezon başına ortalama 15 golüm vardı. O maçta maddi manevi büyük kaybım oldu. Bana, 'Efsane Minas' diyorlar. Bolu'ya her gittiğimde omuzlara alıyorlar. Deda o golü verseydi tarihe geçecektim" diye konuştu.

KUNTA KİNTE LAKABININ HİKÂYESİ1980'li yıllarda, kölelik konusunu işleyen 'Kökler' herkesin takip ettiği bir diziydi. Minas 'Kunta Kinte' lakabı için, "Kısa saçlıydım. Takımda sağ bek oynayan İbrahim bana, 'Sen Kunta Kinte'ye çok benziyorsun' dedi. Öyle kaldı adım. Maçta uzun top atarken bana 'Kunta' diye bağırırdı arkadaşlarım" diyor.

'MÜDAHALE YOK O GOL OFSAYTTI'
Kupa finalini yöneten hakem Sadık Deda, "Golü, ofsayt olduğu için iptal ettim" diyerek iddialara yanıt verdi. Yaşananları 31 yıl sonra net hatırlamasının mümkün olmadığına dikkat çeken Deda sözlerini şöyle sürdürdü: "Golü yardımcı hakemimin bayrağıyla iptal ettim. Stadyumda her iki takımın taraftarları da vardı. Askerle konuşup golü iptal ettiğim iddiası doğru değil. Çok güzel bir maç yönettim. Yardımcı hakemlerim kimdi hatırlamıyorum. Ben golü iptal ettiğimde top kaleye gitmemişti bile. Aktif alanda bulunan bir Bolu oyuncusundan dolayı iptal kararımı vermiştim. Müsabakanın bitiminde bir gerginlik olmadı. Askerle falan konuşmadım. Böyle birşey olmaz, olamaz."

11 Eylül 2012 Salı

Niçin Statlara Gitmiyoruz?

 
 

Ahmet Orhan - Bir ülkenin futbol ülkesi olup olmadığını anlamak için futbolun oynandığı yerde izlenme oranına bakmak yeterli. Türkiye sohbet ortamlarının ilk iki maddesinin siyaset ve futbol olmasına rağmen, yayıncı kuruluş tarafından bu alana akıl almaz bir kaynak aktarılmasına rağmen ve hatta derbi günleri ülkede hayatın durma noktasına gelmesine rağmen ülkedeki statların doluluk oranı şaşırtıcı bir biçimde düşük.

Zaman zaman futbol yorum programlarında da bir eleştiri olarak gündeme gelir bu konu. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında Premiere League’in stat doluluk oranı %92,2. En dolu tribünlere oynayan ikinci lig olan Bundesliga’da ise oran  %89,6. Türkiye’de ise sadece 4 büyüklerin statlarının doluluk oranı %60’lar civarında. Bu ortalamaya Süper Lig’de top koşturan diğer 13 takımın statlarını da dâhil edince sonuç çok daha vahim oluyor.

Maça mı 1 Mayıs’a mı?
Türkiye’de oranların düşük olmasındaki önemli faktörleri düşünecek olursak ekonomik koşulların belirleyici olduğunu göz ardı edemeyiz. İkinci bir faktör de statların fiziki koşulları, trafik sıkışıklığı, otopark sorunu, giriş çıkışlardaki yığılma vb. Statların asayişi algısı da insanları uzak tutan faktörlerin başında geliyor. Güvenliğin polisle sağlanmaya çalışıldığı statlarda ya göz yumma nedeniyle ya da aşırı önlemlerden kaynaklanan sorunlar yüzünden Türkiye’de “maça gitmek”le Taksim’de 1 Mayıs gösterilerine katılmak arasında pek bir fark kalmıyor. Bu sezonun ilk derbisi olan Beşiktaş – Galatasaray maçında aşırı önlemlerin kendisi maç girişinde pek çok tatsız olayların yaşanmasına neden oldu. Kapı önlerine çekilen polis otobüsleri nedeniyle labirentlerden tek sıra halinde ilerlemeye çalışan taraftarların tansiyonu durduk yere yükseltilmiş ve sonucunda gözaltılar yaşanmış oldu.

26 Ağustos 2012 /BJK-GS maçı Eski Açık giriş kapısı
Holiganizmin statlara gitmeme sonucunu doğuran faktörler arasında alt sıralarda yer aldığını düşünmek yanlış olmayacaktır.

 Hillsborough’dan Sonra Premiere League
Statlar ve doluluk oranlarındaki bir başka belirleyici faktörün canlı yayınlar olduğu düşünülebilir; ancak Avrupa’daki örnekler bunun çok doğru olmadığını gösteriyor. Rasyonel düzenlemelerle hem yayın gelirlerinin arttırılabileceği hem de statlardaki doluluk oranının en üst noktada tutulabileceğinin canlı kanıtı Premiere League.  EPL sadece Britanya ya da Avrupa’da değil dünyanın her noktasında izleniyor. Bu yıl için uluslararası yayın ihalesinde %40 ile %70 arasında bir artış bekleniyor.

1989’da Hillsborough’da FA Cup yarı finalinde karşı karşıya gelen Liverpool ile Nothingam Forest, futbol tarihinin en acı olaylarından birisine şahit oldu. Aşırı izdiham ve yanlış güvenlik önlemleri nedeniyle 94’ü statta ikisi sonradan olmak üzere tam 96 Liverpool taraftarı hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Meşhur Taylor Raporu, olayın nedenlerini şöyle özetliyordu: “… OIay günü sorumlu otoriteler gevşek ve kayıtsız davranmışlar, gerekli güvenlik önlemleri alınmamış ve polis taraftarlara kötü davranmış idi. Rapor aynı zamanda futbol kulüplerinin geleneksel yapısının bu tür olayları önlemedeki zaaflarını da ortaya koyuyordu. Kulüpler genellikle profesyonel beceri düzeyi düşük amatör kadrolar tarafından yönetilmekte idi ve bunlar kapasitelerinin üzerindeki sorumluluk alanlarına sahip çıkmakta güçlük çekiyorlardı. Kulüplerin şirketleşmiş olması ve patronluk sistemi ile yönetilmeleri onları daha etkin ve verimli bir düzeye getirmemişti” (Kutlu Merih, http://www.futbolekonomi.com/).

Tarihindeki bu faciayı örtbas etmek yerine tartışan ve sonuçlar üretmeye çalışan EPL’nin en önemli startejisi yayın akışının taraftardan çalmaması için ünlü Taylor raporuna yapılan eklemelerle statlara yatırımı zorunlu kılması oldu. Yani alt ligden EPL’ye yükselmek için sadece puan toplamak yetmiyor. Stadınızı da belli kriterlere göre düzenlemeniz gerekiyor. Böylece havuzdan alınan paranın belli bir bölümünü stat iyileştirmesi için harcamak kaçınılmaz oluyor. 1992’den bu yana EPL kulüpleri statlarına 4 Milyar Sterlin dolayında yatırım yapmış durumda. Bu rakam neredeyse transfere ayrılan para ile başa baş.

Bununla birlikte, AB yasaları gereği birden fazla yayıncı kuruluşun yayınladığı maç programında da düzenlemeler yapıldı. Yayıncı kuruluşlar bir takımın maçlarının 26’sında fazlasını 10’undan da azını yayınlayamayacaklardı. (Kaynak: İsmail Şayan, Hayatım Futbol Sayı 44, www.hayatimfutbol.com)



Böylece Taylor raporundan sonra oturulur hale gelen statlar her sezon sonunda yenilenerek seyirci için daha konforlu ve güvenli hale getirilmeye başlandı. Bu sürecin endüstriyel futbol ve seyirci/taraftar geriliminde tartışılması pek çok mecrada hala sıcak bir gündem olma özelliğini koruyor. Ancak statlarda daha konforlu ve daha güvenli maç seyrediyor olmak için taraftarlığı seyirciliğe kurban ediyor olmamız gerekmiyor. Taraftarlar da müşteri olmak zorunda kalmadan en iyisini hak ederler elbette.
 
http://www.premierligturkiye.com/?p=1012