28 Mart 2009 Cumartesi

Çingeneyiz biz...!


Sarayspor'un Dönüşü Muhteşem Olacak

Edirne'de 250 Roman genç, İl Emniyet Müdürlüğü'nün sağladığı destek ile lisanslı futbolcu oldu. İl Emniyet Müdürlüğü Çingenelerin toplumla sağlıklı bir biçimde entegrasyonunu sağlamak için bir dizi proje hazırladı. Gençlerin kötü alışkanlıklardan korunması ve geleceğe en iyi şekilde hazırlanmaları için başlatılan bu çalışma büyük ilgi gördü.

Yaklaşık 250 sporcu Edirne U-13, U-14, A Gençler, B Gençler, Yıldızlar ve 1. Amatör Ligler'inde mücadele ediyorlar. Çingene gençlerin teknik direktörlüğünü öğretmen Bekir Elmalı yapıyor. Sporcu gençler için, 1960`lı yıllarda romanlar tarafından kurulan ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle kapatılan Sarayspor Kulübü yeniden faaliyete geçirildi. Kulüp için tam donanımlı bir tesis inşa edilmeye başlandı. İnşaatın tamamlanması ile birlikte gençler daha iyi şartlarda spor yapma imkânına kavuşmuş olacak.

Kaynak: Cihan Haber Ajansı

26 Mart 2009 Perşembe

Hoca bize yıldız topçu alma!



Serendipity - Mustafa Denizli'nin bugün basına düşen demeci şöyle: transfer döneminde pek gelen giden olmaz!
Bir önceki yazımda, bu takım Avrupa vizesi alırsa orada işi zor diye yazmış, Ernst burcundan söz etmiştim. Denizli'nin bu transfer hatırlatmasından sonra tekrar baktım da sanki benim yazımdan takıma yıldız transferler yapılması, hem de yabancı olması gerektiği anlamı çıkar gibi oluyor.

Zinhar, böyle bir emelim yoktu. Tam tersine bize topçu transfer etmeyecek, gencecik kardeşleri bize kazandıracak bir hoca hasretiyle yanıp tutşuyoruz kaç zamandır. Avanos'ta, Niksar'da, Ayvalık'ta ve daha bilmem kaç bin yerde sırtına Beşiktaş forması geçirip top sürerken kendisine spikerlik yapan yavru kartallar yok mu: "Delgado topu aldı, Delgado çalımını attı, Delgado vuruyooor veeee goooool!" var elbette.

Hocam, başkana söyleyiverin bize yıldız topçu almasın. O parayla yeni Metinler, Feyyazlar, Rızalar yetiştirelim. Olmaz mı?

23 Mart 2009 Pazartesi

Hafif bir başağrısıyla uyansak o sabah...

Sivas Spor 1 - Beşiktaş 1

Serendipity- Bu sene ligin gidişatı Beşiktaş için üç malum senaryo içeriyor. Bunlardan birincisi işlerin yolunda gitmesi ve Beşiktaş'ın az bir puan farkıyla da olsa şampiyon olması. İkincisi işlerin ters gitmesi ve Beşiktaş'ın az bir puan farkıyla 2. olması ve Türkiye Kupası'nı müzesine götürmesi. Son olasılık da işlerin bayağı bir kötü gitmesi ve Beşiktaş'ın kupaya da veda ederek ligi başaltında bitirmesi.

Üçüncü olasılık gerçekleşirse Beşiktaş, Dolmabahçe'den başlayarak Akatlar'a kadar 7,8 şiddetinde sarsılır ki, bu sarsıntının altından yönetim dahil kimse kalkamaz. Tabii burada pişkinlik derecesi de en az richter derecesi kadar önemli. Yönetim yine, hala, bir kez daha, ilelebet görevinin başında olduğunu açıklayabilir. Her ne olursa olsun, bu olasılık seneye bu takımın büyük bir revizyonla kramponlanmasına neden olacak. Hoca gider, Delgado gider, Holosko gider vs.

İkinci olasılık gerçekleşirse Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi için ön elemeli de olsa vize alır. Ön elemeleri geçmesi de muhtemel. Ama eğer gruplara kalırsa bu onbir, ŞL yükünü taşıyamaz. taşıyacağını ümit edenler şapa oturur. Yusuf'un lig maçlarında yüreğimizi şad eden çalımları, ortaları bırakın devleri, ortalama bir Avrupa takımı karşısında bile iş görmez. Yani ikinci olasılık gerçekleşirse Beşiktaş'ın yine yeni kramponlara ihtiyacı olacak. Ama sicili Gordonlarla, Diattalarla bozulmuş olan yönetimin transfer döneminde ille de Ernst burcuna girmesi gerekir ki bu ne kadar mümkün bilemiyorum.

Birinci olasılık gerçekleşirse yönetimdi, taraftardı öyle bir halet-i ruhiyeye bürünürüz ki; büründüğümüz heletten de ruhiyeden dekorkarım. Zira yönetim kupayı alıp kapı kapı dolaşmaya çıkacak, Anıtkabirle başlayan turne emekli ve fiili muhtarlar odası derneğinde son bulacak. Tüm bu tatava arasında da yeni sezon vhazırlıkları güme gidecek tabii ki. Bir de takımı şampiyon yapmış hocanın ve topçuların giydirilmiş faturaları çıkacak yönetimin önüne. Vay halimize.

Biz, şampiyonluk hasretiyle çok çile çekmişler olarak, esriyeceğiz ve bu esrik hal aylarca sürecek. Rakiplere inat herkes bütçesi oranında şarabın, rakının boynunu kıracak. Eş-dost, iş-okul çoluk-çocuk unutulacak. Hafif bir başağrısıyla afyonumuz patlamaya başladığında bir de göreceğiz ki aaa! yeni sezon başlıyor. Yönetim bir takım topçular almış, bir takım topçular satmış. Kimileri satıldığını gazetelerden öğrenmiş...

Bu iyi midir, kötü müdür bilemiyorum. Bunu bilmek de istemiyorum. Evet yahu bugün için yaşayıp yarını düşünmek istemiyorum. Ağustos geldiğinde bakarız ne olmuş, ne olacak diye.

Şimdi ille de şampiyonluk... Başkan'a, yönetime, medyaya, Toroğlu'na inat şampiyonluk.

16 Mart 2009 Pazartesi

Güneş'in katkısı


Sudabalık - Yavru kuşum Güneş doğduğundan beri (21 Ocak) Beşiktaşımız hiç yenilmedi. Onun şerefine şampiyonluk da bu sene bizim olacak umarım :)


Güneş farkında değil ama her BJK maçında o da formasını giyiyor. Maçı seyretmek yerine de uyumayı tercih ediyor. Büyüyünce tribünden izleyecekmiş..

15 Mart 2009 Pazar

Gönülden Gönüle Yol Gizli Gizli!


Beşiktaş 3 - Gençlerbirliği 0


Serendipity - Bu akşam Kapalı'da maçın başında açılan bir pankart, biz eski açık çilekeşlerini hayrete düşürdü. Devletle, otoriteyle bu kadar gönüldaş olabilen bir pankart, Kapalı'yı mesken tutmuş Çarşı'nın A'sıyla yanyana düşünüldüğünde gerçekten hayrete düşürücüydü. İhtimal ki, yönetim bastırmış parayı, pankartı yaptırıp vermiş Çarşı'nın eline. Pankartın meali, kaypak ülke insanları olarak yabancısı olmadığımız bir yalakalığı içeriyordu: Yeni stad projesi için bize izin ver ey cumhurun başı! Hani, nerede Beşiktaşlılık duruşu?


Gönüllerimiz haraç mezat satılmadığı sürece; köşklerimize oturacak misafirleri biz seçeriz. Sizin gönülleriniz ve köşkleriniz sizindir, karışılmaz. Ama bizim gönül köşklerimizin kapısı sivile açık, devlete sürgülüdür; sımsıkı.


Ehl-i Dil'imiz, yani gönül ustamız Neşet Ertaş'ın söylediği gibi
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle yol gizli gizli...

***
Şampiyonluk yolunda yol tutuşumuz gözle görülür bir biçimde berkleşiyor. İlk yarısında top göstermediğimiz Gençlerbirliği'ni, ikinci yarıda attığımız gollerle yenerken, aslında 4 hafta üst üste kazanarak maküs talihimizi de yeniyorduk. Ernst'in yönettiği orkestrada Delgado'nun arşesi kırık, Ekrem ilk kez tık nefes, Tello dört dörtlük ve Holosko solodaydı bu akşam. Orkestranın virtüözü tartışmasız Yusuf'tu. Sivok'u da unutmamak lazım, aryasını bir golle de süsledi aslında; ama hakemin anlaşılmaz hareketleriyle değer kazanmadı maalesef.


Adım adım şampiyonluğa ilerliyoruz. Adım adım şampiyonluk geliyor bize. Neşet ustayla bitirelim:
Hoyratlar görmeden gel gizli gizli!

8 Mart 2009 Pazar

Ankaralı Olanlarınız Bilirler...!

http://wowturkey.com'dan alınmıştır.

Hacettepe 2 - Beşiktaş 3

Serendipity - Ankaralı olanlar bilir, Hacettepe Ankara'nın en eski semtidir. Sayısı çok az olan kilise ve havraları vardır. Cebeci'nin Yenişehir'e uzanan koçbaşı gibi, Kale'nin gölgesinde hem Engürü'nün hem de Başkent Ankara'nın en eski, en bilge tanıklarından birisidir. Hastaneleriyle bugünün, Atpazarı; Samanpazarı ve Hamamönü'yle geçmişin temsilcisidir. Hacettepe, Ankara'da bir kültürel mirası temsil eder. Gençlerbirliği'nin rezerv takımıyken adını değiştirerek Hacettepe'yi seçmiş olması manidardır. Temsil ettiği kültürel miras bu lige belediyenin oyuncağı Ankara Spor'dan daha çok yakışmaktadır.

Ama düşüyorlar! Düşecekler demek falcılık sayılmaz, yine de bir mucize olsa ve mor-beyazlar Penbe'nin yönetiminde lige tutunsalar, ben dahil pek çok Ankaralı sevinir, sanırım.

Beşiktaş bu akşam 15 dakikalık resitalden sonra, deyim yerindeyse detone oldu. Ritm kaçırdı ve yaylılarla nefesliler arasındaki harmoniyi kaybetti. Kaybetti de ne oldu? Gelecek haftalara futboluyla değilse bile puantajıyla umut taşıdı. 61. dakikada Kalkan'ın şutu direkte patlamak yerine Denizli'nin başında da patlayabilirdi. Herkesin üzerinde uzlaştığı konu Beşiktaş'ın büyük takım olması hasebiyle bu maçtan 3 puan çıkarmayı bilmesiydi. Bu bile büyük bir umut kaynağı, nicedir büyük takım olarak anılmayı unutmuştuk. Nicedir büyük takım olmadığımızdan değil, yöneticilerin büyük takım olmanın ne demek olduğunu bilmiyor olmalarından.

3 puanı cebe attık, cetvelde bir üst basamağa çıktık. Kovalayanlardan daha hızlı koşmamız, kaçanı yakalamak için de fazladan depar atmamız gereken haftalar başlıyor. İlk sınav önümüzdeki hafta Gençlerbirliği ile. Bu da 3 puanlık bir maç. Ama asıl 6 ya da 9 puanlık Galatasaray, Fenerbahçe, Sivas maçlarına odaklanmamız gerekiyor.

27. hafta gerilimiyle hipertansif bir güruh yaratan hocamıza hatırlatırız.