14 Ekim 2009 Çarşamba

Tribün Temizlikçilerine Cemal Süreya Anektodu

Serendipity - Bilirsiniz (ya da bilmezsiniz) Cemal Süreya bir dönem Darphane Müdürlüğü yapmıştır. Ülkenin anlı şanlı bürokrasisi içinde Cemal gibi aşktan, cinsellikten, hayattan, umuttan söz eden büyük bir şairin nasıl bir rahatsızlık yaratacağını takdir edersiniz. Cemal'i görevden almayı kafasına koymuş hükümet, Maliye Bakanı'nı Darphane'yi teftişe gönderir. İki saat boyunca defterler incelenir, kayıtlara bakılır; ama koltuktan edecek bir gerekçe bulunamaz.
Bakan kafasına koymuştur, bu solcu şair atılacaktır Darphane'den. Gerekçe yoksa bir bahane bulmalıdır ve bulmuştur: "Darphane binası çok kirliydi, binadan çıkınca paçalarımı silkelemek zorunda kaldım".
Bu bahaneyi duyan Cemal Süreya'ın yanıtı kulaklara küpe olacak kadar yakışıklıdır:
"Darphane binası bakanın ziyareti boyunca, iki saatliğine, gerçekten çok kirliydi".

5 Ekim 2009 Pazartesi

Protesto Nedir, Kimler Tarafından Yapılmalıdır?

Serendipity - Şunu söyleyerek başlayayım, CSKA maçından bu yana Beşiktaş ile ilgili her haberden utanıyorum. Araba kaputu teklemek, yumurta, 90 dakika birbirine giren taraftar beni utandırıyor. Bu sezonun seyirci önünde (İnönü'de) atılan ilk golüne sevinememek, bunun yerine tirübün cangılına odaklanmak beni utandırıyor.

Öte yandan dün akşamdan itibaren bir de gördüm ki, her önüne gelen yorumcu (çakmasından hakikisine kadar) protesto öyle olmaz şöyle olur diyerek ahkam kesiyor. Efendim neymiş, sen 90 dakika takımını desteklermişsin, maç sonunda protestonu yaparmışsın. Allah allah, gerçekten mi? Yahu allah aşkına protesto konusunda siz ne bilirsiniz ki? Hayatta en son ne zaman bir protesto eyleminin içinde bulundunuz? Çalıştığınız gazeteler, TV'ler üç otuza çalıştırdıkları emekçileri pervasızca işten atarken ağzınızı mı açtınız? Sendika mücadelesi veren basın emekçilerine bir ziyarette bulundunuz mu? Yahu 1 mayıs diye bir mefhum var, geçen yıl tatil edilmesi dışında hayatınızda bir anlamı var mı bu tarihin? Siz protesto kültürü nedir biliyor musunuz?

Dün akşam İnönü'deki kargaşa, CSKA maçı sonrası olanları sahiplenecek değilim. Ama şunu biliyorum, Taksim yasağını delen 8-10 gruptan biri Halkın Takımı'ydı. Çarşı, nükleer santrallerden Hasankeyf'e kadar hep taraf oldu ve protesto nasıl yapılır, dünya aleme gösterdi. Hüseyin Üzmez denen 1 yaratık var, adını duydunuz mu bilmem. İşte o adam bile İnönü'de protesto edildi.

Tetikçiliğinizle yeterince kelle götürdünüz bu ülkenin futbol ortamından. Keneden daha zararlı oldunuz çoğu zaman. Haddinizi bilin! Protesto konusunda yanlış bile yapmış olsa Beşiktaş taraftarını eleştirecek en son şahsiyetler sizlersiniz.

4 Ekim 2009 Pazar

küfür yemeden çekip gitmek



chatlak- televizyonu açar açmaz habertürk'te rüştü'yü gördüm. önünde bir sürü mikrofon, bazı kanallar canlı yayın bile yapıyor. "ulan n'oluyo" dememe kalmadan konuşmasını sürdürüyor rüştü. anladığım kadarıyla pek birşey kaçırmamışım, yani tam zamanında açmışım televizyonu. neyse, çayımdan bir yudum alıp dinlemeye başlıyorum...


"uzun yıllar iyi veya kötü bir şekilde türkiye'ye hizmet ettiğimi, ulusal takımda uzun süre forma giydiğimi, hem fenerbahçe hem de beşiktaş gibi iki köklü camiada görev yaptığımı ve dolayısıyla futbol camiasının neredeyse son 10 yılınının içerisinde bir şekilde anıldığımı biliyorum. yeri geldi omuzlara alındım, yeri geldi aracımdan indirilip tekme tokat dövüldüm. kaldırdığım kupanın haddi hesabı olmadığı gibi oynadığım mevkii itibariyle yaptığım komik hatanın da haddi hesabı yok, farkındayım. bir golcü olmadığım için de olumsuzlukları silmem hep zaman aldı...


sözü fazla uzatmayacağım. dün akşam denizli maçında yaşananlar ve topla her buluşmamda stadın büyük çoğunluğunun beni ıslıklamasına oldukça üzüldüm, kırıldım, alındım... diyecek pek de birşey yok. elde ettiğim başarılarla, tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de iyiliklerle anılmak isterim. bu dakikadan itibaren aktif futbol hayatımı sona erdiriyorum. kulübümle parasal olarak zaten bir şekilde anlaşırım, zaten şu dakikadan sonra pek de önemi yok... sezon sonuna kadar başka beyanat vermeyeceğim ve ailemle birlikte memleketimde uzun bir süre tatil yapacağım. sanırım şu an istediğim sadece bu.


beşiktaşlı taraftarlara kırgınım ama onlar da başarı bekliyorlar, haklılar. yine de söyleyecek fazla da birşey yok. hoşça kalın" demesiyle, annem "hopppp no'luyo" diye bağırmaya başladı. rüştü'yü severdi de bu kadar sever miydi emin olamadım. sonra dürtmeye başladı beni. ulan meğersem rüyadaymışım, gördüklerim düpedüz 'düş'müş. yatakta kendi kendime konuştuğumu gören annem telaşlanmış ve beni uyandırmaya çalışmış... hay allah!

1 Ekim 2009 Perşembe

umudu dürt -de nereye kadar?

chatlak - geçtiğimiz sezon birçok maç sonrası umutlu takınan kişi ben idim. 2-0 geriye düşüp 5-2 aldığımız kocaeli maçında o ilk 2 gol sonrası bile neşe içinde "5 çekeriz 5" deyip duruyordum. denizli'nin kâhinliğine inanıyor, önde gidene fena halde çelme takıldığını arkadaşlara hatırlatıp: "geriden gelmek daha iyidir, sakin sakin..." diyordum. lig maçında fener'e yenilmemiz dışında hiç şaşkınlığa uğramadım desem yeridir. yusuf transfer edildiğinde, her oyuna girdiğinde homurdayan insanlara el kaldıran da bendim. pişman da değilim. futbolu bu kıvrak bilek hareketleri sebebiyle sevdiğim bile bilinçaltımda saklanıyor olabilir. en azından bir kez olsun ankara kupa maçında bana bunu yusuf yaşatmıştı bu anı, bilirim. ah ah ahhh...

bugün aynı umudu taşıyor muyum emin değilim. fakat heyecanıma genişçe bir körük lazım harlansın diye. ama olsun tribün cefakarıyız biz. maç öncesi demlenip, buğulu gözlerle bırak futbolcuyu, takımı zor ayırt etmeye çalıştığımız bile oldu zamanında. o sebeple pek skora falan takılmıyoruz. e hani yendiğimizde, hele de günlerden cumartesiyse "hayır" da demeyiz yani. güzel bir pazara uyanmak, rakiplerin puan kaybını beklemek mutluluk verir. ardından bir şişe kırmızı şarap bile açıldığı görülmüştür o galibiyetler sonrası. illa ki yine olacaktır, umutla beklemek ise işin şanındandır.

ah bir de ibrahim altınsay başkan olsa! şampiyon olmasak da olur o zaman...