31 Ekim 2011 Pazartesi

Kulüpte birileri var sanki

Pazartesi mesaisine başlarken, yumuşak bir geçiş olsun diye orayı burayı kurcalarken, Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Dergisi'ne kulüp tarafından gönderilmiş bir Bilgisayar Teknolojileri yazısı dikkatimi çekti.
Yazı genelinde genel geçer kabullerin dışında önemli katkılar bulunmasa da birilerinin bu konuda kalem oynatması bile sevindirici geldi bana. Yazıya şuradan da ulaşabilirsiniz: http://www.bilisimdergisi.org/index.php?sayi=son 

Kullanılan imajlar ne alaka anlamadım ama olsun...


Beşiktaş J.K.: Kulüpler artık hiç olmadığı kadar yönetsel bilgi sistemlerine ihtiyaç duyuyor
“Dosya” sayfalarımız için iletişime geçtiğimiz spor kulüplerimiz arasında Beşiktaş (BJK) Spor Kulübü yetkilileri, gönderdikleri yazı ile katkıda bulundu. Sporda BT’nin halen gerektiği kadar kullanmadığına dikkat çeken Beşiktaş, futbol takımında birtakım teknolojik yeniliklerden yararlanıyor, sporcu sağlığı ve gelişimine ilişkin test ve ölçümler yapıyor. Gerek kurum ile müşteriler arasındaki ilişkilerin tesisi ve yönetimi, gerekse tüm kurumsal faaliyetlerin konsolidasyonu ve analizi için spor kulüplerinin yönetsel bilgi sistemlerine ihtiyaç duyduğuna işaret eden BJK’da, fonksiyonel departmanlar ve sportif branşların ihtiyacı olan yazılımlar, BT bölümünce geliştirilip kullanıma sunuluyor. Oluşturulan Ar-e grubu ise maç analizleri ve video programlarını kullanıyor.

Önümüzdeki yıllarda sporda BT kullanımının olmazsa olmaz noktasına geleceğine dikkat çeken BJK’da, fonksiyonel departmanlar ve sportif branşların ihtiyacı olan yazılımlar, BT bölümünce geliştirilip kullanıma sunuluyor.
BT, sporu ve sporcuyu daha kolay hedefe ulaştıracak ve hatta hedeflerin büyümesinde çok önemli rol oynamaktadır. Sporun içerisinde BT kullanımı olmazsa olmaz noktasına gelecektir diye düşünüyoruz. Teknolojinin gelişimi hayatımızda bir çok değişime, yeniliğe yol açtığı gibi sporsal alanda da, gelişime, değişime ve ilerlemeye yol açmaktadır. Birçok spor branşında sporcu yetiştirilmesinin yanı sıra spor dallarında yeni rekorların kırılması, sporcuların daha az sakatlanmaları sakatlandıkları takdirde yaptıkları sporlara geri dönme süresi kısalmaktadır. Örneğin yüzme sporunu ele alırsak gerekli ergojenik yardımcılar sayesinde (sürtünme azaltıcı mayolar) ulaşılması güç rekorlar kırılmıştır. Yine futbolda yapılan biyomekaniksel testlerde oyuncunun topa vuruş açılarının ağırlık merkezine göre hesaplanarak daha doğru duruş ve açılarla en iyi performansı göstermesine yardımcı olmaktadır. Şu an BT pazarının olması gerektiği kadar çok kullanıldığı söylenemez ama kullanımın hızla yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Önümüzdeki 3-5 yıllık periyotlarda BT kullanımı daha belirgin hale geleceğini düşünmekteyiz. Bilindiği üzere profesyonel spor artık bir endüstri haline gelmiştir. Sporcularda bu endüstride en önemli yere sahiplerdir. Sporcuların sağlıklarının korunması doğrudan performansını etkileyecektir. Bu yüzden ergojenik yardımcılara ayrılan maddi destek artmakta sporda bilişim teknolojisi gelişmektedir. Çok değil bundan 10 yıl önce bir futbolcunun bacak kırılması en az 9 ay sahalardan uzak kalmasına sebep oluyordu fakat artık gelişmiş teknolojinin sayesinde kırılan bölgeye oksidasyon uygulanarak bu süre hemen hemen yarı yarıya indirilmektedir. Ülkemizde dünyada olan gelişmeleri yakından takip etmektedir. Spor alanında üniversitelerin açılması bölümlerin branşların arttırılması bu alana duyulan önemi belirtmektedir. Federasyonların dünya federasyonları ile yapmış oldukları interaktif eğitimler ile yetiştirilen antrenörler ve sporcular bu pazarın devamlı aktif olmasını ve gelişimin devamlı olmasını sağlamaktadır.
Kulüp ve federasyonların yaklaşımları
Özellikle hedefleri olan büyük kulüplerin BT kullanımı konusunda daha aktif olduğunu söyleyebiliriz. Federasyonlarımızın da özellikle milli takımlar departmanlarında BT den çok yoğun olarak faydalanıldığını biliyoruz. Milli takımlarımızda bilgiye çabuk ulaşabilmek ve bu amaçla teknolojinin kullanımı vazgeçilmez büyüme ve gelişme unsurudur. Spor alanında bizden önde olan ülkeler bilişim teknolojisine olan önemi gerektiği kadar göstermektedir. Örneğin A.C. Milan kulübü transferlerini yapmadan önce futbolculara diğer kulüplerden farklı olarak bazı özel testlere sokmaktadır. Futbolcudan ileriki yıllarda kâr edip edilemeyeceğini araştırmakta günlük performansa göre transfer yapılmamaktadır. Ancak ne yazık ki ülkemizde saman alevi gibi parlayan sporculara ödenen uçuk fiyatlar kulüplerin bütçesini sarsmakta sporun gelişimini engellemektedir. Bilişim teknolojisinin gelişimiyle federasyonların maçlardaki güvenliği arttırmasından, sporcu yetiştirilmesine kadar birçok alanda etkinliği artmıştır.
Sporda insan kapasitesinin yükseltilmesinde BT kullanımı
Artık kişiye özel çalışma programlarının kullanıldığı ve uygulandığı sporumuzda BT kullanımı ile sporcu kapasiteleri çok üst düzeylere çıkabilmekte ve bunun takım üzerindeki olumlu etkilerini maksimize etmeye çalışılmaktadır. Mevcut yapılmış bilimsel testler, yetenek seçimlerinde kullanılan testler, polar saatlerle yapılan antrenmanlar, kullanılan istatistiki veriler, maçlarda ve antrenmanlarda kullanılan edit işlemleri ile oyuncuların performansları ve rakip takımların hücum ve müdafaa sistemlerinin gösterilmesi, fiziksel uygunluğun yaptığı sporda kullanımı ve vücut kontrolünün bilimsel programlar kullanılarak kontrol altında tutulması (BKİ Vücut kitle endeksi) gibi daha sayabileceğimiz birçok detaylarda BT kullanımı zorunlu hale gelmiş, sporun ve sporcunun performansının üst düzeye çıkarılmasında kullanılmaktadır. Artık oyuncular, antrenörler ve kulüpler istediklerinde İnternet, mobil, vs. uygulamalarla bu bilgilere çok çabuk bir şekilde ulaşabilmekte ve anında uygulayabilmektedir. Bunun yanı sıra kendilerini diğer dünya ülkeleri ile kıyaslayarak çağın neresinde olduklarını da BT kullanımı ile görebilmekteler. Başta da söylediğimiz gibi bilişim teknolojisi spor ve sporcu gelişimini etkileyen en önemli unsurdur. Teknolojinin gelişimi yüzme branşında sürtünmeyi engelleyen mayo, 100 m. Koşularında sprinterlerin sürtünmeyi arttıran ve çekme kuvvetini arttıran ayakkabıları, futbolda polar saat kullanımının ve daha bir çok testin arttırılmasıyla sporcunun yorgunluk kapasitesini öğrenmeyi kolaylaştırması ve daha birçok branşta sporcuların beslenme ve diyet kontrollerini en iyi şekilde yapmasını sağlamaktadır.
Spor ve bilişim konusunda gerekli uzmanlıklar
a) Sporun ve Bilişimin Ekonomisi ve Gelişimi,
b) Halkla ilişkiler, Pazarlama ve Yaygınlaştırma,
c) Sistem Yönetimi ve Marka Değeri,
d) Finansal Hizmetler,
e) Toplam Kalite Yönetimi ve Personel Eğitimi,
f) Sağlık Kurulu,
Sonuç olarak BT kullanımı hayatımızın belki de farkında olmadan vazgeçilmezi olmuş ve gelişimimizin aynası olmuştur. Gerçekte daha bilinçli ve yönlendirerek BT kullanımı ile çok daha başarılı sonuçlara ulaşılabileceğinden eminiz. Spor ve bilişim konusunda, ergojenik yardımcılar, analistler, beslenme ve diyet uzmanları, kondisyonerler, bilgisayar uzmanları, uzman kişilerdir. Beşiktaş kulübünde futbol takımında kullandığımız birtakım teknolojik yeniliklerden yararlanıyoruz. Sporcu sağlığı ve gelişimi anlamında testler ve ölçümler yapılıyor. Bir Ar-e grubu oluşturduk; maç analizleri ve video programları kullanmaktayız.
BT bölümlerinin kulüplere ve spora katkısı BJK bünyesinde, bilişim teknolojilerinin nitelik ve nicelik olarak kullanımı, ülke geneli ve ortalamasının oldukça üzerindedir. 2000 yılından başlayarak sağlanan teknolojik gelişmeler ve kulüplerde kurumsallaşma bilincinin artması sayesinde sporda BT kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Spor sektöründe de; ticari, mali, idari ve sınai faaliyetlerin yürütülmesinde BT kullanımı, diğer sektörlerden daha farklı değildir. Hatta spor sektörünün birbirinden farklı ilgi alanlarına yoğunlaşması sonucu, BT kullanımının yaygınlaşmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Tüm bu standart uygulamalardan farklı ve ilave olarak, bu sektörün ana teması olan sportif faaliyetlerin de izlenmesi ve değerlendirilmesi, otomasyon olmadan yapılabilecek bir iş olma sınırını çoktan aşmıştır. Özellikle performans değerleme, istatistik ve sayısal analiz söz konusu olduğunda sportif branşlar için geliştirilmiş özel yazılımlar kullanmak kaçınılmaz bir olgudur.
BT bölümleri bir hizmet grubu olarak, tüm kurumsal fonksiyonel bölümler gibi sportif branşların da BT kullanımını desteklemek, kolaylaştırmak ve hatta zorlamak durumundadır. Gerekli yazılımların ve donanımların temini ve tesisi ile kullanıcı eğitimlerinin sağlanması ve gerekli yazılım kütüphanelerinin oluşturulması konusunda da BT bölümleri yönlendirici olmak zorundadır. BJK bünyesinde, fonksiyonel departmanların olduğu kadar sportif branşların da ihtiyacı olan yazılımlar BT bölümü tarafından geliştirilmiş ve kullanıma sunulmuştur.
Artan rekabet ortamında, tüm diğer ticari kurumlar gibi sportif kurumların da kurumsal sürekliliklerinin devamı için müşterilerini memnun etmek zorunluluğu vardır. Gerek kurum ile müşteriler arasındaki ilişkilerin tesisi ve yönetimi için ve gerekse tüm kurumsal faaliyetlerin konsolidasyonu ve analizi için, artık spor kulüpleri eskiden hiç olmadığı kadar yönetsel bilgi sistemlerine ihtiyaç duymaktadır. BT bölümleri BJK’da olduğu gibi bu yapıları da kurmakla ve yönetmekle yükümlü olmalıdır.

23 Eylül 2011 Cuma

Kill Quaresma

Bursaspor 1 - 2 Beşiktaş



Serendipity - Bu akşam sonucu beklenmedik Bursaspor maçının ardından eski ama yeni bir tartışmanın içine düştük. Quaresma söz konusu olduğunda benim de duygularım dört bir penceresi açık cereyan yapan bir oturma odası gibi. Her bir pencereden bir rüzgar esiyor ve duygularımı oradan oraya uçuruyor. Ha, bu arada görüşlerine değer verdiğim pek çok futbol okur yazarı kadar “rasyonel” olamıyorum. 

Quaresma, unutulmasın ki, pek çok medyatik ve yanlış transferlere imza atan Demirören yönetiminin transferi değildir. Beşiktaş taraftarı iki yıl boyunca Q7 transferi için yönetimi adeta ablukaya almıştır. Yönetim popülist bir davranışla bu rüşveti vermiştir taraftara. Alves’in Athletico Madrid tarafından 500 Euro’ya alındıktan bir gün sonra Beşiktaş’a bonservisinin yarısı karşılığında 3 milyon Euro’ya satıldığını bugün öğrendim, örneğin. Q7 böyle bir transfer değildir.

Q7 eleştirileri neredeyse aynı noktada birleşiyor: takım için oynamıyor, kendine oynayarak takımı bozuyor! Bu yanlış bir saptama olmasa da örneğin, Fernandez’in Maccabi maçında ceza yayı önünde övgülerle alkışlanan top kaldırmaları, üç kişinin arasından çıkmaları ne kadar takım oyunu dahilindedir, sormak lazım. Burada Fernandez’i kurtaran bu spektaküler hareketlerin başarıyla sonuçlanmış olması mıdır, evet öyledir. Simao’nun vücut vücuda mücadelelerden yılmasının takım oyununu sekteye uğrattığını söylemek abartılı mı olur? Almeida’nın her on pozisyonun sekizinde ofsaytta beklemesini nasıl açıklamalıyız? Ya da müthiş kesici olarak övülen Toraman ya da Egemen’in önlerine düşen topu, beş metre ilerideki orta saha oyuncusuna değil de Allahverdi’ye asılmaları takım oyununu destekleyen hamleler mi?
Q7’nin ciddiyetsiz oynadığına ilişkin eleştiri de ikinci sırada geliyor. “Takımı yenikken kıçıyla top tutmaya çalışan adam” eleştirisine belli bir bağlamda katılmamak mümkün değil. Ama o bağlamın nasıl bir bağlam olduğunu da iyice sorgulamak gerek. Takımınız yenilebilir; ama oyuncularınız futbolun güzel oyun olma niteliğine katkıda bulunacak biçimde “şov” yapabilir. Neyin peşindeyiz, her hafta üç puanı cebe indirmenin mi yoksa oyunu güzel oynamanın mı? Her şeyi kazanç’a indirgeyince kaçınılmaz olarak üç puan eşittir başarı o da eşittir para, denklemini onaylamış oluyoruz. Kusura bakılmasın kimse de yanlış anlamasın, ezbere bir “endüstriyel futbol eleştirisi” geyiğine sardırmak niyetinde değilim.
Q7 yetenekli ama faydasız bir adam olabilir, takımına faydası olmadığı gibi zararı da dokunuyor olabilir; ama allah aşkına söyleyin, futbol dediğimiz şeyin seyirlik bölümü bir çuval keçiboynuzundan çıkan bir kaşık bal değil midir? Beşiktaş’ın son iki sezondaki jeneriklere konu olacak pozisyonlarının futbolculara dağılımı nedir? Yanıt vereyim, bu akşam İsmail’in attırdığı iki güzel golü görmezden gelirsek, iki adet Guti ara pası geri kalan hepsi Quaresma trivelaları, kıçıyla top durdurmaları, bacak araları vs’dir. Ha, tüm bunların takımın artı bakiyesine katkı yapmadığını söylerseniz bunu anlarım; ama o artı bakiyenin sağlanmasında en büyük emeği vermiş adam, İbrahim Üzülmez bu takımdan kovulurken pek çok arkadaşım neredeydi? Metin-Ali-Feyyaz’dan sonra bu takımın gerçek efsanelerinden birisi olmaya Pascal’dan daha fazla adaydı Üzülmez. Önce terlik kavgası ardından da yumruklama sonucu evlere şenlik bir basın toplantısıyla gönderilen Üzülmez’in ardından Kazan’da toplanıp Akaretler’e yürümeyen taraftarın bugünkü Quaresma’ya eleştiride bulunması bana fazlasıyla “sentetik” geliyor. Bu sentetiklik teknik açıdan bakıldığında iş görebilir. Ama futbola “teknik bakış”ın Demirören yönetimiyle herhangi bir farkı olmadığını düşünüyorum.
Bu tekniğin karşısına ruh’u koyarsak Quaresma’nın Pascal’dan daha fazla Asi Ruh olduğunu söyleyebilirim. Gole gidebilecek yolda daha güzelini, büyüleyicisini yapmak dışında oynayamayan bir adamdan söz ediyoruz. Başka türlüsünü beceremiyor adam. Ve emin olun Q7’nin Beşiktaş’la işi bittiğinde onu üçüncü sınıf filmlerde, kötü yarışma programlarında, reklamlarda görmeyeceğiz. Geldiği gibi gidecek, ben onda bu ruhu görüyorum yani asil bir tarafı olduğunu düşünüyorum.

Quaresma’yı öldürmeyin, lütfen!

15 Eylül 2011 Perşembe

Nefesine Kuvvet

Beşiktaş 5 - 1 Maccabi Tel Aviv

Serendipty -  Maç öncesi gerim gerim gerilen ortam tribünlere sirayet etmedi. Eski Açık'a gelen 10-15 kişilik bir grup bir süre huzursuzluk yarattıysa da taraftarın tepkisiyle pasifize edildi. 

Maç boyunca takım aman aman ışık vermese de "gol yollarında" mahir göründü. Aylar sonra biraz olsun sevindik nihayet. Skorboard mutluluğuydu bizimkisi, ama  olsun iyi geldi. Nihayetinde Beşiktaş'ın kötü ellerde kötü yönetildiğini unutmuş değiliz.

Benim için mutluluk daha maça gelmeden Kazan'ın önündeki kaldırımda başladı. İşte başlığın ve mutluluğun kaynağı: NEFESİNE KUVVET kızanım :)




10 Eylül 2011 Cumartesi

Alternatif bir kahvaltı tarifi



Eskişehirspor 2 - Beşiktaş 1

Serendipity - Bir domates ve 60 gr. peyniri küp küp dilimleyin. Küpler çok küçük olmasın, iki adet okey zarı büyüklüğü iyidir. Bir çorba kâsesi ya da büyücek bir kup'a doldurun. Altı ya da yedi tane siyah zeytini ilave edin. Üzerine biraz tuz biraz da kekik ekleyin, ben son zamanlarda biraz da sumak koyuyorum. Sonra dövdüğünüz bir diş sarımsağı bir çay bardağına boşaltın ve üzerine bir parmak kadar limon ile üç parmak zeytinyağı ekleyin ve bir çay kaşığıyla karışım beyazımsı bir hal alana kadar karıştırın. Sonra bu güzel sosu domates, peynir, zeytinli tasa boca edin. Güzelce karıştırın ve afiyetle yiyin. Yumurtaya hayır, beyaz peynire evet diyen vejetaryen arkadaşlar için alternatif bir kahvaltı tabağıdır bu. Arzuya göre içine biraz da -çok olmasın- yeşil soğan doğranabilir; ama asla kuru soğan değil. Olmuyor.

Olmuyor demişken... Eskişehir-Beşiktaş maçı mı? Olmadı tabi.
Sorun bugünkü 11'de miydi, hocada mıydı, yoksa olumsuz hava ve saha şartlarında mıydı? Ne o ne o  ne de o.
Sorun bu aralar 7,5 yılını dolduruyor. Önce Fener'in eskilerini, şimdilerde ise Juan Figer'in parlattıklarını takıma dolduran bir yönetim anlayışımız var. Transfere karşı değilim elbette, yerli - yabancı topçu gibi bir ayrım da yapmıyorum. Ama şöyle bir hassasiyetim var, bir kulübü ya bir işletme gibi yönetirsin ya da bir kulüp gibi. Beşiktaş yöneticileri bir işletme gibi yönetmeye yeminli görünüyorlar. Bu yöneticilerin başta Yıldırım Demirören'in "işletme" anlayışlarının ders niyetine üniversitelerin ilgili bölümlerinde okutulmasını öneriyorum. 

Başarı parolasıyla geldikleri yönetimde 7,5 yıla sığan bir şampiyonluk (M. Denizli'nin hakkını vereyim), üç-dört Türkiye kupası dışında herhangi bir başarı yok; kazanılan o kupaların nasıl kazanıldığına ilişkin de ciddi bir soruşturma yaşanıyor. Ama borç 7,5 kattan fazla artmış. Sahada başarılı değilsin, bütçen fena halde açık vermiş... İyi ki, benim şirketimde genel müdürlük yapmıyorsunuz... Neyse daha fazla kafa ütülemeye gerek yok. Herkesin bildiği, gördüğü şeyler bunlar. 

Bu da böyle bi post olsun işte.

15 Temmuz 2011 Cuma

Dinle başkan: Biz neredeysek Süper Lig orasıdır!


Simurg'u bilir misin?
Serendipity - Biz neredeysek Süper Lig orasıdır. Ama senin olduğun her yer, kestirmeden, tecimhaneden öteye gitmez. Sen tecimenliğinle biz taraftarlığımızla mevcudiyet bulmuşuz şu dünyada.

Güzel futbol dışında hiçbir beklentisi yoktur taraftarın. Başarı sadece güzel futbolun meyvesidir. Ha, bir yıl don vurur, dolu döker çiçekleri meyveleri toplayamazsın. Olsun seneye yine aynı heyecanla yeniden başlarsın bahçeni yeşertmeye. Çünkü kırk kuşun derdi Simurg'a ulaşmak olsa da kuşlar sonunda anlamıştır; aslolan 'yol'un kendisidir. O yolu kat eden her bir kuş Simurg olur sonunda. Taraftar bunu bilir. Uzun bir yola çıktığını, bu sabah olmazsa öbür sabah menzile ulaşacağını düşünür hep. Menzili kendisine çekmeye çalışmaz. Ona ulaşmak için çaba sarf eder.

Haysiyet yoksa şenlik de yok
Biz neredeysek Süper Lig orasıdır. Birinci, ikinci, üçüncü lig ya da küme, biz oradaysak şenlik yerine döner. Çünkü biz şenliğe dönüştüremediğimiz hiç bir yeri benimseyemeyiz. Maçı kazanmak için güzel futboldan, haysiyetli mücadeleden başka hiç bir yol mubah değildir. Bu da bizim esrimemiz için yeterlidir. Anlaman lazım be başkan, başarı bizim küçücük hayatlarımızda küçücük bir ayrıntıdır. Başarımız, dostların sırtımızı sıvazlamasıyla geçer gider. Ama şenlik; gece uyku tutmayıp "acep Feyyaz şimdi ne yapıyordur?" diye sabahlara dek gözünü tavana dikmektir be başkan.
[Zeki Demirkubuz'a selam olsun]
2009 şampiyonluğu hepimiz için çok buruktu, bunun nedenini bir gün size uzun uzun anlatmak isterim başkan.

Çocuğunun rızkı bize on yıl yeter
Biz içeride/dışarıda maçlara giderken çocuğumuzun rızkından kesiyoruz. Kulübü borçlandırdığın paralara "çocuğumun rızkı" diyorsun başkan. O rızıkla kapalı, eski açık, yeni açık ve hatta deplasman seyircisi on yıl derdini unutur, biliyor musun?
Senin oğlanın rızkını ömür billah göremeyecek on binlerce oğul kirli bir savaşta göğe ağarken; biz tribünde onlara ağıt yakıyoruz. sen o sırada oğlana Ronaldo'dan imzalı resim almakla meşgul oluyorsun ya, o da çok koyan bir şey be başkan.

Bu bir şike yazısı değil aslında

3 topçuyla taraftarın gönlünü fethettiğin yazıldı son bir yıldır. Ben gönül kapısının anahtarını sana teslim etmeye razı tek bir taraftar görmedim hiç, bilesin. Ha, bindirilmiş taraftar yarattın gerçi son 6 yılda, onlarda da gönül olmadığından saymıyorum.
Son iki haftanın manşetiyle ilgili bir kelam etmeye gerek yok. Taraftar, "eğer dahlin varsa boynun altında kalsın" açıklamasını yaptı çoktan. Şunu unutma ki, bu soruşturmadan aklanarak çıksak bile; bu sizin de aklandığınız anlamına gelmeyecek. Çünkü Beşiktaş taraftarı, konuya bulaşan diğer takımların taraftarlarından ayrı olarak, dik durmaya devam ediyorsa, bunun bir nedeni var, başkan. Beşiktaşlılık duruşu maruz kaldığı; ancak def edemediği bir yönetimin bu soruşturmalar sonucu sonsuza dek bertaraf edilebilme olasılığını hiç çıkarmıyorlar akıllarından.
Yani size kupayı iade ettiren o dik duruş, size karşı bir duruştur aynı zamanda.

Hanemizde yasal mermili komiserler dolaşıyor diye hemhal olmadık seninle başkan. Gönlümüzdeki tahtı kırarak yerleşmenden bu yana geçen zaman hiçbir acıya merhem olmadı henüz. Küme düşmek dert değil; sen ve ait olduğun sınıfın zihniyetiyle yaşayıp gitmekten kötüsü ne olabilir be başkan?

30 Ocak 2011 Pazar

12 puan birer birer kapanmaz!


İBB 2 - Beşiktaş 1

Serendipity- Bu akşam üzeri klasik bir Olimpiyat seferinden daha döndük. İçeride dışarıda bileğini bükemediğimiz tek takım Belediye. İnönü'deki maçtan sonra erken gelen mağlubiyetin, Schuster Dayı ve takım için iyi bir uyarı olduğunu düşünmüştüm. Bugünkü maça bakan Polyanna da şöyle düşündü, Beşiktaş taraftarının ve camianın geri kalanının içinde yaşadığı peri masalı düşünden uyanmasını sağlamış olması iyidir.

Bugün 45'e kadar takım, beklediğimiz baskıyı kuramamış olsa da daha dengeli bir oyun oynadı. Cenk'in kurtardıklarına tezat yediği gol ne Abdullah Avcı'nın ne de Dayı'nın hesabında yoktu. Üstüne gelen kırmızı kart da üzerine tuz biber oldu.

Bugünkü maça bakıp da Beşiktaş'ın savunmasında zaaf görenlerin aklına şaşmama izin verin. 1-0 geriye düştükten ve 10 kişi kaldıktan sonra Beşiktaş'ın kelle koltukta saldırmasından daha doğal ne olabilirdi ki. 12 puanlık farkı eriteceksen 1 puana razı olamazsın. Her maçta 3 puanı kovalamaktan başka şansın yok. Takım da bugün bu bilinçle saldırdı. Arkada verilen 4-5 pozisyon kaçınılmazdı. Bu pozisyonlarda Cenk'in nefis kurtarışları farkın açılmasını engellemekle birlikte bir gerçeği daha gösterdi, takım uzun zaman sonra en gerideki adamına çok güveniyor. Cordoba'dan sonra ilk kez oluyor bu.

Cenk'in yediği gol temiz Aurelio'nun kartı net. Ama Dayı'nın atılmasını anlamış değilim.

Son Not: Taraftarın içinde bulunduğu peri masalından uyanması konusunda söylediklerimi şöyle tamamlamak isterim. Tunus ve Mısır'da olanların Beşiktaş tribünlerinde herhangi bir yansıma yaratmamış olmasına çok takılıyorum. Fazlasıyla hayal alemine daldı taraftar.