11 Eylül 2012 Salı

Niçin Statlara Gitmiyoruz?

 
 

Ahmet Orhan - Bir ülkenin futbol ülkesi olup olmadığını anlamak için futbolun oynandığı yerde izlenme oranına bakmak yeterli. Türkiye sohbet ortamlarının ilk iki maddesinin siyaset ve futbol olmasına rağmen, yayıncı kuruluş tarafından bu alana akıl almaz bir kaynak aktarılmasına rağmen ve hatta derbi günleri ülkede hayatın durma noktasına gelmesine rağmen ülkedeki statların doluluk oranı şaşırtıcı bir biçimde düşük.

Zaman zaman futbol yorum programlarında da bir eleştiri olarak gündeme gelir bu konu. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında Premiere League’in stat doluluk oranı %92,2. En dolu tribünlere oynayan ikinci lig olan Bundesliga’da ise oran  %89,6. Türkiye’de ise sadece 4 büyüklerin statlarının doluluk oranı %60’lar civarında. Bu ortalamaya Süper Lig’de top koşturan diğer 13 takımın statlarını da dâhil edince sonuç çok daha vahim oluyor.

Maça mı 1 Mayıs’a mı?
Türkiye’de oranların düşük olmasındaki önemli faktörleri düşünecek olursak ekonomik koşulların belirleyici olduğunu göz ardı edemeyiz. İkinci bir faktör de statların fiziki koşulları, trafik sıkışıklığı, otopark sorunu, giriş çıkışlardaki yığılma vb. Statların asayişi algısı da insanları uzak tutan faktörlerin başında geliyor. Güvenliğin polisle sağlanmaya çalışıldığı statlarda ya göz yumma nedeniyle ya da aşırı önlemlerden kaynaklanan sorunlar yüzünden Türkiye’de “maça gitmek”le Taksim’de 1 Mayıs gösterilerine katılmak arasında pek bir fark kalmıyor. Bu sezonun ilk derbisi olan Beşiktaş – Galatasaray maçında aşırı önlemlerin kendisi maç girişinde pek çok tatsız olayların yaşanmasına neden oldu. Kapı önlerine çekilen polis otobüsleri nedeniyle labirentlerden tek sıra halinde ilerlemeye çalışan taraftarların tansiyonu durduk yere yükseltilmiş ve sonucunda gözaltılar yaşanmış oldu.

26 Ağustos 2012 /BJK-GS maçı Eski Açık giriş kapısı
Holiganizmin statlara gitmeme sonucunu doğuran faktörler arasında alt sıralarda yer aldığını düşünmek yanlış olmayacaktır.

 Hillsborough’dan Sonra Premiere League
Statlar ve doluluk oranlarındaki bir başka belirleyici faktörün canlı yayınlar olduğu düşünülebilir; ancak Avrupa’daki örnekler bunun çok doğru olmadığını gösteriyor. Rasyonel düzenlemelerle hem yayın gelirlerinin arttırılabileceği hem de statlardaki doluluk oranının en üst noktada tutulabileceğinin canlı kanıtı Premiere League.  EPL sadece Britanya ya da Avrupa’da değil dünyanın her noktasında izleniyor. Bu yıl için uluslararası yayın ihalesinde %40 ile %70 arasında bir artış bekleniyor.

1989’da Hillsborough’da FA Cup yarı finalinde karşı karşıya gelen Liverpool ile Nothingam Forest, futbol tarihinin en acı olaylarından birisine şahit oldu. Aşırı izdiham ve yanlış güvenlik önlemleri nedeniyle 94’ü statta ikisi sonradan olmak üzere tam 96 Liverpool taraftarı hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Meşhur Taylor Raporu, olayın nedenlerini şöyle özetliyordu: “… OIay günü sorumlu otoriteler gevşek ve kayıtsız davranmışlar, gerekli güvenlik önlemleri alınmamış ve polis taraftarlara kötü davranmış idi. Rapor aynı zamanda futbol kulüplerinin geleneksel yapısının bu tür olayları önlemedeki zaaflarını da ortaya koyuyordu. Kulüpler genellikle profesyonel beceri düzeyi düşük amatör kadrolar tarafından yönetilmekte idi ve bunlar kapasitelerinin üzerindeki sorumluluk alanlarına sahip çıkmakta güçlük çekiyorlardı. Kulüplerin şirketleşmiş olması ve patronluk sistemi ile yönetilmeleri onları daha etkin ve verimli bir düzeye getirmemişti” (Kutlu Merih, http://www.futbolekonomi.com/).

Tarihindeki bu faciayı örtbas etmek yerine tartışan ve sonuçlar üretmeye çalışan EPL’nin en önemli startejisi yayın akışının taraftardan çalmaması için ünlü Taylor raporuna yapılan eklemelerle statlara yatırımı zorunlu kılması oldu. Yani alt ligden EPL’ye yükselmek için sadece puan toplamak yetmiyor. Stadınızı da belli kriterlere göre düzenlemeniz gerekiyor. Böylece havuzdan alınan paranın belli bir bölümünü stat iyileştirmesi için harcamak kaçınılmaz oluyor. 1992’den bu yana EPL kulüpleri statlarına 4 Milyar Sterlin dolayında yatırım yapmış durumda. Bu rakam neredeyse transfere ayrılan para ile başa baş.

Bununla birlikte, AB yasaları gereği birden fazla yayıncı kuruluşun yayınladığı maç programında da düzenlemeler yapıldı. Yayıncı kuruluşlar bir takımın maçlarının 26’sında fazlasını 10’undan da azını yayınlayamayacaklardı. (Kaynak: İsmail Şayan, Hayatım Futbol Sayı 44, www.hayatimfutbol.com)



Böylece Taylor raporundan sonra oturulur hale gelen statlar her sezon sonunda yenilenerek seyirci için daha konforlu ve güvenli hale getirilmeye başlandı. Bu sürecin endüstriyel futbol ve seyirci/taraftar geriliminde tartışılması pek çok mecrada hala sıcak bir gündem olma özelliğini koruyor. Ancak statlarda daha konforlu ve daha güvenli maç seyrediyor olmak için taraftarlığı seyirciliğe kurban ediyor olmamız gerekmiyor. Taraftarlar da müşteri olmak zorunda kalmadan en iyisini hak ederler elbette.
 
http://www.premierligturkiye.com/?p=1012

2 yorum:

  1. Çok güzel bir çalısma olmus ellerinize saglik, kaynaklar gösterekde tezlerinizi saglam verilerle desteklemissiniz, lakin bana göre Türkiyede insanların maçlara gitmeme sebeplerinin en basında ne stat konforu, ne ulasım eziyeti nede bilet fiyatları ile yayıncı kurulus performansı etki ediyor.

    Bence en büyük sebep futbola bu kadar gönül vermis, ve belkide asırı sekilde her ince ayrıntıya kadar dikkat eden bireylerin, artık filmin sonunu bildikleri için, malum sike ve tesvik olayları ayyuka çıktıgı için, adil bir sistem olduguna güvenmedikleri için, X takımına okkayla ceza verilirken, Y takımı hep pas geçildigi için, icabında bir gecede tüm partilerin hemfikir olarak yekvücut futbol hakkında yasa degistirdikleri için gitmiyor...

    Daha sayılacak pek çok sebep var tabikide, isin birde Türkiyedeki gayrisafi milli hasila ortalamasi, ortalama maas alan insanlarin aileleri ile bir defa olsun maca gelip gitme masraflari ile yukarida ornek verdiginiz ulkedeki insanlarin masraflarini ve bu oranların o ailelere yada bireylere aylik yükünü de kiyaslayabilirsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şike ve teşvik konusu elbette bir numaralı gündem. son bir yılda bu nedenden dolayı sadece benim bildiğim 25-30 mudavim gitmiyor statta maç izlemeye. hatta bir kısmı süper lig yerine bank asya ya da premiere lig, serie a, bundesliga ya da lfp izlemeye başladılar. Ama söylediğim gibi bu son bir yılın tepkisi. bundan önce şike ve teşvik olsa da bilinse de maç izlemenin önüne geçemiyordu. oysa statların doluluk oranları ezelden beri düşük. ekonomik etken gerçekten çok önemli olmakla birlikte anadolu'da bazı maçlar için çok cüzi bilet fiyatları açıklanıyor. yine de gidilmiyor maçlara. pek çok anadolu şehri için trafik derdi de yok. kayseri kadir has stadı yeni olmasına rağmen üç büyük maçlar dışında dolmuyor.
      yani sanırım her konuda olduğu gibi üzerine konuşmayı, gidip izlemekten daha çok seviyoruz. ya tembeliz ya da bizde yerinde izleme (konser, tiyatro vb) güdüsü gelişmemiş :)

      Sil