22 Aralık 2008 Pazartesi

Beşiktaş'ım Şampiyon Olmasın!


Kamra - Her taraftar takımının şampiyon olmasını ister ama ne pahasına? Süleyman Seba’nın “Beşiktaşlılık Duruşu” ne pahasına olursa olsun dememekti. Federasyonda türlü dolaplar çevirerek, işi futbol çetelerine tahvil ederek, hakemler üzerine spekülasyonlar yaparak, teşvik primiyle, hatır matır şikesiyle, gündem olmak adına rakipleriyle ağız dalaşına girerek ona buna küfrederek şampiyon olmak Beşiktaş’a yakışmazdı. Beşiktaş’ın Seba dönemindeki şerefli ikincilikleri gerçekten şerefliydiler. Bugün o Beşiktaşlılık Duruşundan fersah fersah uzak takımımız. Kaldı ki ne şampiyonluk var ne de ikinciliklerimiz şerefli. Liderler, yönetimlerin tavırları, yaklaşımları, ahlakı toplumların ahlaki yapılarını da değiştiriyor zamanla. Türkiye’nin genel toplum ahlakını Özal öncesi ve sonrası diye düşünebiliyoruz örneğin. Zengin olmak pahasına rüşvetçiliğin, hırsızlığın, adam kayırmanın mübah olduğu bir dönemdi Özal dönemi. Toplum bu yöne evrildi, şimdi de durum bu. Bugün rüşvet alıp vermek ayıp değil akıllılık. Hırsızlık suç değil işini bilme. İşte Beşiktaş ve Beşiktaşlılık da böyle bir yozlaşma yolunda tam yol ilerliyor mevcut başkanı yönetiminde. Bu mevcut kişi ve kişiler zamanında Beşiktaş değerleri, Beşiktaşlılık yıpranıyor. Korkum odur ki bunlar gittikten sonra da böyle devam edecek.

Beşiktaş iyi bir takım mı? Hayır değil. Bu sezon oynadıkları tüm ciddi rakiplere: Sivas’a, Kayseri’ye, Galatasaray’a, Fener’e, Metalist’e, Ankaraspor’a yenilen bir takım. Defansı toparlansa gol atmakta zorlanan, gol yollarında etkili olsa defansı dağılan bir takım. Ancak herşeyden önce maçlarına hazırlanamayan bir takım. Dünkü Galatasaray maçında Uğur İnceman’ın penaltı yaptığı pozisyonda Tello ile İbrahim Toraman poaziyona bir iki metre uzakta muhabbet ediyorlardı (macazi anlamda değil gerçekten. Sanırım Lincoln’un ne kadar güzel çalım attığını konuşuyorlardı.). Biri kıçını kaldırıp Uğur’un kademesine girse belki o pozisyon penaltı olmayacaktı. Böyle bir lakayıtlık var takımda. Motive olamıyorlar, maça hazırlanamıyorlar. Bu çok aşikar. Ancak balık baştan kokar. Biliyorlar ki Delgado’nun atıldığı maçın skorunun penaltı golüyle belirlendiği bu maçtan sonra onların lakayıtlıkları değil hakem konuşulacak. Sevgili başkanları yenilginin faturasını onlara değil, hakemlere, federasyona, medyaya, en kötü ihtimalle hocaya çıkaracak. Bugüne kadar hep öyle olmuş, bundan sonra da öyle olacak. Mustafa Denizli gider başkası gelir diyorlar. Son 5 yılda öyle olmadı mı?

Şunu hiç unutmamak gerekiyor. Beşiktaş bir şirket, bir ürün değildir. Diğer tüm takımlar gibi bir dernektir ve taraftarlarının, üyelerinin kısacası camianındır. Kimse ne 50 milyon dolara ne de 500 milyon dolara bu takımı satın alamaz. Bu takımı canının istediği gibi yönetemez. Özellikle taraftarların bunu hiç unutmaması gerekiyor. Çünkü korkarım mevcut başkan ve yönetim bunu unutturmaya çalışıyor. Bu takımı istedikleri kadar istedikleri gibi yöneteceklerini, parasını, malını mülkünü har vurup harman savurabileceklerini düşünüyor. Yaptıkları onlarca kötü transferle kaybettikleri milyonlarca doların hesabını vermeyeceklerini düşünüyor. Medya’da ve tribünde maaşa bağladıkları adamlarla bu işi götüreceklerinden emin görünüyorlar. Hürriyet’te bir spor muhabirin Başkanın adamı olduğunu bilmeyen yok örneğin. Bu adam başkanında emir aldığında Çalımbay hakkında da, Tigana hakkında da, Sağlam hakkında da onlarca yalan haber yazdı. Son olarak Metalist maçından sonra “Ertuğrul Sağlam gitmek için 3 milyon dolar istiyor” diye manşet attı. Bunları bilmeyen yok. Ama bilmiyor gibi davranıyorlar. Parayı veren düdüğü çalıyor yani.

Beşiktaş bu değildi. Zamanında biz Fenerlilerle dalga geçerdik bu konularda. Sürekli hakem hatalarından dert yanan, ona buna çamur atan, bin parçaya bölünmüş tribünleri ve başkanlıklarının türlü rezaletleri karşısında ezilip büzülen taraftarlarla dalga geçerdik. O zaman da Beşiktaş Galatasaray’a yenilebiliyordu, şampiyon olamayabiliyordu, ligi dördüncü beşinci bitiriyordu. Biz sadece takımımızın oynadığı futboldan dert yanıyorduk. O günleri özlüyorum. Çünkü biliyorum ve görüyorum ki bugün ben Beşiktaşlıyım dediğimde karşımdakiler eskiden benim onlar hakkında düşündüğüm gibi düşünüyorlar. Bugün Beşiktaş denilince muhabbet başkanından açılıyor. Yaptıkları saçma sapan transferler, demeçlerindeki tutarsızlıklar, Beşiktaş’ın yatırımındaki yolsuzluklar, yalanlar dolanlar konuşuluyor. Canım sıkılıyor. O zamanda şöyle düşünüyorum. Beşiktaş’ım şampiyon olmasın. Çünkü olursa bu insanlar, bu zihniyet tamamen yerleşecek takıma. Şampiyonluk takımın, camianın değil, bu zihniyetin şampiyonluğu olacak ve bir daha gitmemek üzere yerleşecekler koltuklarına. Tek bir şampiyonluğa harcanmamalı Beşiktaş. Yoksa tek bir şampiyonluğa mı harcandı Beşiktaş? Yoksa 100. yıl gerçekten bir dönüm noktası mıydı?

1 yorum:

  1. demiroren 'paf takimiyla cikariz' aciklamasini yaptiginda, bu adam gidene kadar besiktasla ilgilenmiyorum diye isyan ettigimi hatirliyorum.
    ama olmadi tabi.
    bizimkisi bir ask hikayesi
    siyah beyaz film gibi biraz
    :)
    ilgileniyorum yine de, yenilgilere uzuluyorum, galibiyetlere seviniyorum. ama eskisi gibi degil.
    her yenilgi mustehakmis gibi gelmeye baslayali beri tadi tuzu kalmadi ligin benim acimdan da.

    'yildirim demiroren yeter!' kampanyasini siddetle ve katiyen destekliyorum.
    resimdeki gibi bir sticker projesi varsa, gordugum her tabelaya yapistirmak isterim.

    YanıtlaSil