23 Şubat 2009 Pazartesi

İnönü'de Kırlangıcı, Antep'te Atmacayı Gördük, Şampiyonluk İçin Kartal'ı Bekliyoruz

Beşiktaş 1 - Trabzon Spor 1
Gaziantep Spor 0 - Beşiktaş 3


Serendipity - İngilizlere atfedilen bir atasözü vardır: bir kırlangıçla bahar gelmez! Geçtiğimiz hafta Trabzon maçında Beşiktaş öyle baskılı bir oyun oynadı ki, neredeyse tribünleri dolduran herkes yıllardır bu kadar keyif veren bir Beşiktaş izlemediği konusunda hemfikirdi. Pozisyon zenginliği, kaçan goller, kısacası endüstriyel futbol açısından geçerli değil bu söylediklerim. Çocukluğumda itfaiyecilerin öğlen aralarında nasıl voleybol maçları yaptıklarını izlemiş birisi olarak; yıllar sonra anladım ki, onların yangın söndürmek için sahip olmaları gereken takım oyununun antrenmanıydı o maçlar. Açık verme, açık veren arkadaşını kolla, o açığı kapat ve yine kendi görev bölgene dön. İşte geçen hafta Trabzon maçında ben o itfaiyecilerin voleybol maçlarından aldığım keyfi aldım. Evet, bu keyfi aldım; ancak tek bir kırlangıçla baharın gelmeyeceğini bilecek kadar da bu takımın perestliğini yaptım. Türkiye Kupası'yla avunmaya zorlanan bir güruhun ortak bilinçaltını nöronlarımın en kuytu dehlizlerine kadar idrak ettim. O yüzden temkinliyim.
Beşiktaş'ta fark yaratan en önemli etkenin Fabian Ernst olduğunu söylemek isterim. Takım oyunundan söz etmişken tek bir oyuncuyu ön plana çıkarmak çelişki gibi görünebilir. Ama Fabian'ın getirdiği ruh, takımdaki pek çok gizil gücü tetikledi diye düşünüyorum. Başta Üzülmez, sonra terlik kardeşi Toraman ve zaten bir çıkışı kovalayan Tello. Nobre'nin bu sezon yeni bir anlayışla futbolunu zenginleştirdiğini söyleyerek canını dişine takarak oynamasını bu yeni motivasyona bağlamak doğru olmaz. Ama Fabian'ın gelişiyle Cisse'nin daha bir sırıttığını söylemek de her gören gözün boynunun borcu olsa gerek. Geldiği günden bu yana işte bu adam bu yüzden transfer edildi diyecek bir maç çıkarmadı bize. Fabian geldi ve Cisse'nin takkesi daha bir düştü. Fabian ileride basıyor, defansta top çalıyor ve ne ilginçtir ki, olumlu pas yüzdesiyle oynuyor. Kuntz'dan sonra bu takımda iyi işler yapacağının sinyalini veren bir Almanımız daha oldu. Bu sevindirici.
Denizli, ne hikmetse, tek forvet ısrarından vaz geçti. Bir doğruyu yaparak, malesef, kariyerinde derin bir çatlak oluşturdu: basın ve yönetici baskısıyla takım kurma çatlaması.
Bir paragraf da Antep'e açmak gerek. Nurullah Sağlam değilse bile Antep'li futbolcuların Trabzon karşısındaki Beşiktaş'tan etkilendiğini ve maça çıkarken bu etkinin altında kaldıklarını söyleyebilirim. İlk yarıda öne geçebilecek pozisyonlar yarattılar. Hatta o pozisyonlardan ikisinde Bobo ve Nobre'nin kendi kalelerine gol atmaları işten bile değildi. Ama yapamadılar, yaptıramadılar. İlhan'ın yerine oyuna giren Bekir'in ve Beto'nun harcadığı pozisyonlar Antep taraftarına saç baş yoldurtmuştur herhalde.
İnönü'de bir kırlangıcın süzülüşüyle maçlar alabilir Beşiktaş. Rakibini Antep gibi yakaladığında deplasmanda bir atmaca edasıyla 3 puanı koparabilir. Ama kendimizi kandırmayalım. Bu Beşiktaş'ın 2008-2009 sezonunda deplasmandaki henüz 3. glibiyetidir. Şampiyonluk için Deplasmanda bir Kartal'a ihtiyacımız var. Bunu mevcut yönetim sağlayamaz; Denizli'nin sağlayabileceğini de sanmıyorum. şampiyonluk için umudumuzu diri tutacak tek veri 14 inanmış adam olabilir. İçeride Fenerbahçe ve Galatasaray, deplasmanda Sivas'tan alınacak toplam 9 puan ve içeride Kırlangıç, dışarıda Kartal olabilecek bir Beşiktaş şampiyon olabilir. Yönetime, Denizli'ye, hakemlere ve bize rağmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder