8 Ekim 2008 Çarşamba

Zengin Çocuklarının Oyuncak Sevdası


AlKaraKartal - Uzaktan kumandalı arabaları, planörleri vardır. İşçi çocukları babalarının üç aylık maaşına el koysa alamazlar onları.

Uzaktan kumandalı arabalarını, planörlerini ilk günün iştahıyla görücüye çıkarırlar.
İşçi - Emekçi çocuklarının gözlerine soka soka; ama onları görmezden gelerek vınnlatırlar cicilerini.

Ellerinde tuttukları kumandaların ve onun hükmettiği oyuncakların kıymetini bilmezler ama. İlk fırsatta kırarlar, koşa koşa babalarına giderler ağlayarak. Anneleri kıyamaz onlara. "Yenisini alıver babişkosu" deyiverirler. Babaları kırmaz ne karılarını ne de tosuncuklarını. Hemen yenisi alınır hem bu sefer, olmuşken daha gelişkin bir model seçilir. Kıymet bilmez tosuncukların kıymet bilmezliği ödüllendirilir böylece.

Kıymet duygusundan yoksun bu civanlar aynı minval büyürler. Özel öğretmenler tutulur, en pahalısından özel okullara gönderilirler. Yine de iki formülü, üç cümleyi yanyana getiremez de bir üniversite kazanamazlarsa babaları onların bu beceriksizliğini ödüllendirmekten geri durmaz: "En iyi okullarda okut babişkosu."

Sonra iş hayatına gelir sıra. Nasıl büyüdülerse öyle çalışırlar babalarının şirketlerinde. bir şirketi batırdılar mı, "Yenisini kuruver babişkosu." Giderek kıymet bilmezlik duygusu kronikleşir. Rağbet gören ama kendilerine ait olmayan ne varsa inanılmaz bir iştahla saldırırlar. Başkaları için bir "değer" olan; ama kendileri için yeni bir oyuncaktan başka bir anlam ifade etmeyen herşeyi jambonlu sandviçlerine mayonez ketçap yapmak isterler. Yaparlar da. Parayla pulla alınabilecek herşeyi alırlar. Para tarafından satın alınamayacak şeylerin hiçbir anlamı yoktur onlar için. Aşk gibi, onur gibi, haysiyet gibi, bir karıncayı incitmekten imtina etmek gibi... Böyle şeyleri anlamsız bile bulmazlar aslında; çünkü anlamazlar ne anlama geldiğini. Kaç lira, diye sorarlar. Yanıt gelmezse, henüz parlatılmış rugan ayakkabılarının izini çıkara çıkara arkalarını döner ve yürüler kırmızı halılar üzerinde.

Baba destekli yöneticisi oldukları kurumlarda padişah değildirler asla, tiran değildirler. Bunların ne analama geldiğini bile bilmezler. Cahildirler anlayacağınız sadece isterler: bozmak için, kırmak için, iğdiş etmek için... Yenisine yer açılana kadar sömürmek isterler. İşleri bittiğinde onlar için yeni oyuncaklar hazırdır nasıl olsa. Anneciklerinin tatlı sesi babişkolarının kulaklarında çınlamaktadır hala: "hadi babişkosu üzme tosunumu". Hiç üzülmezler. Üzülmeyi bilmezler; ama varlıkları bir üzüntüdür diğerleri için. Bir asalak, gereksiz ve can sıkıcı bir uzuv gibi yaşarlar.

Aşklarımızın, hayallerimizin, gelecek güzel günlerimizin ortasına basıverirler ruganlarıyla. Ama suç onlarda değildir. Züccaciye dükkanına katır sokandır asıl suçlu olan. Katır bildiğini okur. Kırar, döker, saçar.

Kartal bir kaç yavru yetiştirir; nedense saksağan olur bunlardan birisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder