19 Eylül 2008 Cuma

Kadıköy: Bir Uzun Yol Hikayesi

Beşiktaş: 1 - Metalist Kharkiv: 0



Serendipty - Geçen yıl Bayern Münih, Şampiyonlar Ligi'ne yaraşacak bir oyunla UEFA kupasında sahne almıştı. O ne maçlar, peşpeşe abluka altında alınmış rakiplerin perişan edildiği. Galatasaray'lı bir arkadaşım, final Münih'le bize yakışır, demişiti. Ne oldu? Pek çok insanın adını geçen yıl duyduğu Zenith, deste boy klasmanından gelip kupayı kaşla göz arasında kaptı.

Geçen yılı hatırlamamın bir nedeni var elbette. Hani bu yıl UEFA finali Kadıköy'de oynanacakya, Bayern'e kısmet olmayan kupa bu yıl Kadıköy'de bize nasip olur mu ki diye düşünüyorum.

Maça hızlı başlayan Beşiktaş'ın bugün şanssızlığı da vardı. Holosko pek çok karşı karşıya pozisyonda rakibinin parmak ucundan seken toplar nedeniyle başarılı paslar çıkaramadı. Delgado ilk yarı biraz parlar gibiydi ama ikinci yarı hiç yoktu desem yeridir. Hele ki, 70. dakika değişiklikleri takımın görüntüsünü iyice bozdu. sahada pek bir şey yapmaz görünen Tello ve Nobre çıkınca üst üste baskı yemeye başladık. Serdar Özkan bildiğiniz gibi... Bobo da çok etkili olamadı. Ama onların etkisizliği rakibe güven verdi ve maçın son dakikaları bizim için gerçekten sıkıntılı bir hal aldı.

Sanki deplasmanda oynamışcasına Sağlam'ın gol yemeden kazanmış olmamızı avantaj sayması, kanıma dokundu desem yalan olmaz. Gol yemedik ama kendi sahamızda bir adet ittire kaktıra gol attık. Maç bittiğinde Eski Açık sakinlerinin yüzü asıktı bir parça.

Defansa ve bugün ilk kez bir resmi maçta seyrettiğimiz Seric'e bir paragraf ayıralım. Zapatocny şu anda olduğu yeri en çok benimsemiş futbolcu gibi görünüyor. Beşiktaş takım olarak travmatik gelişmelere abone olmaz da iyi bir maraton çıkarırsa Zapo daha da büyür gibi görünüyor. Sivok bugün bir kaç kez yüreğimizi ağzımıza getiren hata yaptı. Fatura ağır olabilirdi, ancak Metalist forvetleri adisyona çizik atmaktan imtina ettiler. Ya da şanssızdılar diyelim.
Seric ilginç bir topçu. Bir ara acaba Tello yine geride oynasa da onun önünde Seric mi bindirse diye düşündüm. Soldan çıkışları çok sürpriz ve rakibin ters ayakta yakalanmasını sağlıyor. Ama geride bıraktığı derin boşluğu kim doldurur bilinmez. Ya da o boşluktan bize kaç adisyon çiziği çıkar diye endişeleniyor insan.

Evet gol yemedik, bu sevindirici. Bu sezon İnönü'de gol yemiyor olmamız da sevindirici. Hatta üstüste 10 maç kazanmış olmak da umut veriyor. Ama Kadıköy bir uzun yol kaptanının deneyimini, sabrını ve becerisini gerektiriyor.
Bu takımda, bu teknik ekipte ve bu yönetimde bu türden hasletler var mı emin değilim. Ama erken yazılardan birisinde de söylediğim gibi: Yanılt Beni Kartalım.

Son söz yerine:
Metalist'in defansında adını bilemediğim bir 30 numara, forvetinde de yine adını bilemediğim bir 50 numara vardı. Ten renklerinden Ukraynalı olmadıkları belli olan iki topçu. Ey Sinan Engin, bu adamaları neden biz bulamayız da Gordonlara mahkum oluruz.

1 yorum:

  1. Ertuğrul Sağlam'ın maç öncesi ve maç sonrası açıklamaları açıkcası moralimi bozdu. Metalist'in Dinomo Kiev ve Shaktar Donetsk ile berabere kalmasından örnekle güçlü bir takım olduğu tespiti açıkca bir güvensizliğin, kendinden üç gömlek düşük bir takımla kendi sahasında berabere kalmanın hatta yenilginin ön hazırlığı gibiydi. Maçtan sonra da Sağlam'ın tespit ettiği dişli takım Metalist'i ben sahada göremedim. Klasik "çok koşan" "mücadele eden" takım yorumları ise artık bana gülünç geliyor. Avrupa kupalarında koşmayan mücadele etmeyen takımla eşleşme beklentisi mi var? Aksine savunmasında geniş alanlar bırakan, hucuma çıkarken iyi organize olamayan bir takım görüntüsü vardı. Beşiktaş'ın Holosko ve Delgado gibi geniş alanda hızlı ve etkili ataklar yapabilen futbolcuları, bol bol top sürme, çalım atma, orta yapma ve şut çekme fırsatı buldular. Ama son paslar ve şutlar hayal kırıklığı yarattı. Özellikle Tello'nun ve Holosko'nun yaptığı ortalar hiç yerini bulmadı. Nobre son vuruşlarda beceriksizdi. Elbette futbolda bir şans faktörü var. Aynı sıralarda oynanan Bellinzona-Galatasaray maçı bunun en güzel ispatı. Galatasaray 10 kişi oynayan rakibine attığı goller için herşeyden çok futbol tanrılarına teşekkür etmeli. Beşiktaş bu şansın beşte birine sahip olsaydı beşlerdi. Bu şans Metalist'te olsa onlar da en az iki gol atar, İnönü'den bir beraberlik hatta bir yengi çıkarırlardı o ayrı.

    YanıtlaSil